22.00’den Sonra Alkol Satışına İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin beşinci fıkrasının son cümlesinde yer alan "Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz." hükmü gereğince 22.00-06.00 saatleri arasında alkol satışı yasaktır. Bu hükmün ihlali halinde çok ciddi idari para cezalarıyla karşı karşıya kalınabilir. Aynı Kanunu’nun 7.maddesinde cezalar düzenlenmiştir.  Yine 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamülleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanuna atıfla bu hükmü ihlal edenler hakkında yirmi bin Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına kadar idari para cezası öngörülmüştür. Kesilen idari para cezalarına karşı Sulh Ceza Hakimliklerinde itiraz yapılabilir. İncelenen kararda başvurucu ilk olarak Balıkesir 2.Sulh Ceza Hakimliğine başvurmuşsa da olumlu netice elde edememesi sonucunda Anayasa Mahkemesi’ne 18.11.2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Yazımızda incelediğimiz karar Başvuru Numarası: 2019/38857, Karar Tarihi: 17/11/2021 olan Gurbet Çoban Başvurusudur. Başvurucu iddialarında Hâkimliğin kolluk tutanağıyla bağlı kalması ve bu şekilde ispat yükünün ters çevrilmesi hukuk devleti ilkesini ve masumiyet karinesinin ihlalini doğuracağını beyan etmiştir. Aynı zamanda gerek AİHS gerekse Anayasa’da düzenlenen adil yargılanma hakkı ve bununla bağlantılı olarak silahların eşitliği ilkesine aykırılık halinin varlığından bahsetmiştir. Mahkemece yapılan değerlendirmede, başvurucunun iddiaları kısmen kabul edilmiş olup incelemeye geçilmiştir. Başvurucu kolluk tarafından tutulan tutanağı "Ben 22.00 ile 06.00 arasında herhangi bir alkollü içki satışı yapmıyorum. 15/1/2018 gece saat 22.00'den sonra satış yapmadım." notunu düşerek imzalamıştır. İlk itirazın yapıldığı Sulh Ceza Hakimliği başvurucunun itiraz dilekçesinde belirttiği iddialarla ilgili olarak ise hiçbir değerlendirme yapmamıştır. Hâkimliğin idare tarafından tanzim edilen tutanakların içeriğinin aksi ispat edilene kadar geçerli olduğu şeklindeki karineye dayandığı görülmektedir. İdari işlemlerin ve bu bağlamda kamu ajanları tarafından düzenlenen tutanakların içeriğinin hukuka/gerçeğe uygunluk karinesinden yararlanacağı hukukun bilinen bir ilkesidir. Ancak bu karinenin söz konusu işlem ya da tutanağın içeriğinin hukukiliğinin veya gerçekliğinin tartışıldığı bir yargılamada geçerli olması mümkün değildir. İdari işlemin hukukiliğinin veya tutanağın içeriğinin gerçekliğinin dava konusu edildiği bir yargılamada hâkimin değinilen karineyi uygulaması bu davanın açılmasını anlamsız hâle getirir. Bu şekildeki bir yargılamada idare tarafından tanzim edilen belgelerin içeriğinin gerçekliği karinesinin yargılamanın sonucu yönünden belirleyici olması bireyi devlete karşı dezavantajlı bir konuma sokacağından silahların eşitliği ilkesini zedeleyebileceği gibi suç isnadıyla ilgili yargılama söz konusu olduğunda masumiyet karinesini de ihlal edebileceğini belirtmiştir. Başvurucu tarafından yapılan itirazın kamu görevlilerince düzenlenen tutanakların gerçekliği karinesine dayalı olarak reddedilmesinin başvurucunun savunmalarının hiç irdelenmediği gözetildiğinde  silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.

Sonuç olarak AYM kararında, “Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna” ve “Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine, Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Balıkesir 1. Sulh Ceza Hâkimliğine oybirliğiyle hükmetmiştir.

SON MAKALELER