Anonim Şirketlerde Ayni Sermaye Konulabilecek Malvarlığı Unsurları

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ticaret şirketlerine getirilebilecek olan sermaye unsurları nakdî ve aynî olmak üzere ve türleri sınırlanmamış şekilde sayılmıştır. Ancak Türk Ticaret Kanunu’nun 342. maddesine anonim şirketlere konulabilecek ayni sermayenin kapsamı diğer şirketlere nazaran daraltılmıştır.

Nakit sermaye dışında kalan, ekonomik değere sahip olan, devredilebilir nitelikteki, şirketlerin amaç ve konusuna uygun olan malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak kabul edilir. Taşınır ve taşınmaz eşyanın ön plana çıktığı ayni sermayenin kapsamı daha geniş olup çeşitli ekonomik haklar da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Anonim şirketlere getirilebilecek olan ayni sermaye unsurları, taşınmaz ve taşınır mallar ile bunların üzerindeki kullanma ve yararlanma hakları, fikri mülkiyet hakları, maden ruhsatnameleri, ticari işletmeler, haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler ile kişisel emek ve ticari itibar olarak sayılmıştır. Söz konusu unsurlardan kişisel emek, hizmet edimleri ve ticari itibar şahsi nitelikte sermaye olarak kabul edildiğinden anonim şirketlere getirilemezler.

Ayni sermaye konulabilecek malvarlığı unsurlarını belirleyen Türk Ticaret Kanunu’nun 342.maddesi “Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz. 128 inci madde hükmü saklıdır.” hükmünü havidir.

Madde hükmü dikkate alındığında, üzerlerinde sınırlı bir ayni hak, haciz ve tedbir bulunan malvarlığı unsurları ile hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olarak anonim şirkete konulamayacaktır. Böylece anonim şirkete getirilecek ayni sermaye unsurlarından tahsil kabiliyeti bakımından en az riskli olanlarının tercih edilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Yargıtay içtihatlarında da bu husus üzerinde sıkça durulmaktadır:

T.C. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2008/10381 K. 2009/1950 sayılı ve 19.3.2009 tarihli kararından özetle:

“İflasın ertelenmesi talebinin kabul edilebilmesi için erteleme talebinde bulunan borca batık durumdaki şirketlerin iyileştirme projelerinin ciddi ve inandırıcı olması gerekir. İyileştirme projesinde erteleme talebinde bulunan şirketlere ayni sermaye konulacağı belirtilmiş, bazı şirketlerdeki hisseler ve bazı taşınmazların ayni sermaye olarak konulması için genel kurul kararı alınmıştır. Ayni sermaye olarak konulan taşınmazlar üzerinde ipotekler vardır. Taşınmazların anonim şirketlere ayni sermaye olarak konulmasına engel yoktur (TTK.M 139.). Ancak bu taşınmazların ipotekli olması halinde taşınmazın değerinin hangi oranda sermaye olarak dikkate alınacağı konusu açıklığa kavuşturulmalıdır. İpotekli taşınmazın ayni sermaye olarak konulması halinde ipotek bedeli ayni sermaye değerinden indirilerek bakiye değer iyileştirme projesi yönünden ayni sermaye olarak kabul edilmelidir.”

T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2019/12 K. 2020/2617 sayılı ve 4.6.2020 tarihli kararından özetle:

“Mahkemece, uyulan bozma ilamı, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu her üç taşınmazın üzerinde anılan ortaklar kurulu kararından önce ipotek bulunduğu, bu durumun 6102 Sayılı TTK' nın 581. m. hükmüne aykırı olduğu, bununla birlikte taşınmazların toplam değerlerinin ipotek borcunun altında olduğu, taşınmazların şirkete ayni sermaye olarak konulması için gerekli şartların mevcut olmadığı, bu haliyle dava konusu taşınmazların davalı şirkete ayni sermaye olarak konulmasına dair ortaklar kurulu kararının yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar vekili tarafından temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır.”

“Davalıdır Şerhi” Bulunan Taşınmazlar Ayni Sermaye Olarak Konulabilir Mi?

Özellikle uyuşmazlıklara konu olan bir durum ise davalıdır şerhi bulunan taşınmazların anonim şirket sermayesine dahil edilip edilemeyeceği noktasındadır. Kanaatimizce Türk Medeni Kanunu’nun  1010. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararlarının şerhi, gerçek anlamda bir tasarruf sınırlaması şerhidir. Yine maddeye göre, bu kısıtlamaların tapu kütüğüne şerh edilmesi, onların taşınmaz üzerinde şerhten sonra hak kazanmış olan herkese karşı ileri sürülebilmesini sağlar. Bu düzenlemenin amacı düşünüldüğünde “davalıdır şerhi” bulunan bir taşınmazın madde hükmünü haddinden fazla geniş yorumlayarak anonim şirkete ayni sermaye olarak konulmasının önüne geçilmesi hakkaniyete aykırı gözükmektedir.

SON MAKALELER