Boşanma Davalarında İspat ve Delil

Bir önceki yazımızda güncel Yargıtay kararları ışığında boşanma sebepleri üzerinde durulmuş olup serimizin bu yazısında boşanmaya konu vakıaların ispatı ve kullanılabilecek olan deliller yine güncel mevzuat da dikkate alınarak paylaşılacaktır.

- Boşanma Davasında İspat Yükü

Önceki yazımızda detaylı olarak yer verdiğimiz üzere zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı,  evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenlerine dayalı olarak taraflar dava yoluna başvurabileceklerdir. Türk Medeni Kanunu’nda yer alan genel ispat yükü kuralı gereğince, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Bu minvalde boşanmak isteyen eş, dayandığı boşanma sebebini teşkil eden hususları ispatlamak zorundadır. Örnek vermek gerekir ise eşinin kendisini aldattığını iddia eden eş aldatma olgusunu, terk edildiğini iddia eden terk eyleminin gerçekleştiğini ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında etkin rol oynayan diğer vakıaları ispatlamak zorundadır. Keza, boşanma sebebinin yanında tazminat, nafaka, velayet ve ziynet eşyası gibi talepleri bulunan davacının bu husustaki taleplerinin karşılanması içinde bağlantılı iddialarını ispatlama yükümlülüğü bulunmaktadır. İspat yükünedair birkaç Yargıtay kararını aşağıda bilgilerinize sunarız.

T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/2-2065 K. 2020/46 sayılı ve 23.1.2020tarihli kararından özetle;

“...Açıklanan nedenlerle; boşanmaya sebep olan olaylarda davalının kusurlu kabul edilmesi ve dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak davacı lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi bozmayı gerektirmiş olup Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

İspat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Olağan olan ziynet eşyalarının kadın eşin himayesinde bulunmasıdır. Bunun aksini iddia eden kadın eş iddiasını ispatla mükelleftir. Ziynet eşyası davasında dava konusu altınların varlığı ve bu altınların kadın eşte olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmalıdır…”

T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2019/5237 K. 2020/847 sayılı ve 6.2.2020 tarihli kararından özetle;

“…Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesine göre, boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanma kararı verilir. Ret kararının kesinleşmesinden başlayarak geçen üç yıl zarfında ortak hayatın yeniden kurulmuş olduğunun kabul edilebilmesi için, tarafların bu amaçla bir araya gelmiş ve birlikte yaşamış olmaları, evlilik birliğinin amacına uygun olarak tesis edilmiş olması, bu hususların delilerle ispatlanmış bulunması gerekir.

Davacı erkek tarafından daha önce açılan boşanma davası reddedilmiş, karar14/05/2012 tarihinde kesinleşmiş; Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesine dayalı işbu dava ise 09/07/2015 tarihinde açılmıştır. Tarafların ilk boşanma davasının reddinden sonra bir araya geldiklerini ve ortak yaşamın yeniden kurulduğunu ispat yükü davalı kadındadır…”

- Boşanma Davasında Deliller

İspat yüküne dair genel açıklamaların ardından asıl soruya gelinmesi gerekmektedir. Davacı/ karşı davacı hangi delillere dayanabilir? Hukuka uygun deliller nedir? Boşanma davalarında kişilerin özel hayat alanı ile doğrudan ilişkili maddi vakıaların ispatı gerektiğinden delillerin ne şekilde toplanacağı ve mahkeme tarafından hangi delillerin esas alınabileceği hususu büyük önem arz etmektedir. Bu aşamada hukuka uygun ve hukuka aykırı delil kavramlarını kısaca aydınlatmamız gerekmektedir. Hukuka uygun delil, kanunlarda öngörülen usullere uygun olarak elde edilmiş ve özellikle boşanma davaları açısından kişinin özel hayatının gizliliğini ve mahremiyetini ihlal etmeyecek deliller olarak ifade edilebilir. Bu şekilde elde edilmeyen deliller hukuka aykırı delil olarak kabul edilecek olup Hukuk Muhakemeleri Kanunu’n 189. Maddesinin 2.fıkrası uyarınca mahkeme tarafından maddi bir vakıanın ispatında dikkate alınmayacakları gibi kimi hallerde suç teşkil edebileceklerdir.

Özellikle en temel boşanma nedenlerinden biri olan aldatma hususunun kanıtlanmasında hangi delillere başvurulabileceği sık sorulan sorular arasındadır. Bu hususta iddiasını kanıtlamak isteyen davacı delillerin özel hayatın gizliliğini ihlal etmeyecek şekilde elde edilmiş olan ve mahkemeden istenen otel vb. kayıtları, kredi kartı ekstreleri, internet paylaşımları, mahkemece dosya içerisine alınmış olan telefon kayıtları aracılığıyla ve de tanıklar ile bu iddiasını ispatlayabilecektir. Keza evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine ya da terke dayalı boşanmalarda da tanık delili en temel dayanaklardan biridir. Diğer yandan tazminat talebinde bulunan eşin, diğer eşin kusurunu da kanıtlaması gerekmekte; yoksulluk nafakası gibi kişinin maddi durumu ile yakından ilişkili taleplerinde de maddi durumunun ortaya konulması gerekmektedir. Ancak Yargıtay bazı kararlarında boşanma davaları açısından hukuka aykırı delil kavramını dar yorumlayarak ve eşlerin aralarındaki özel ilişkinin mahiyetini gözeterek somut olayın koşullarına göre değerlendirerek farklı kararlar verebilmektedir. Bu kapsamda delillerin yargı mercilerince nasıl ele alındığını inceleyerek açıklamaya çalışacağız:

1-)T.C. Yargıtay 2. HD 2021/478 E. 2021/1604 K. sayılı ve 23.02.2021tarihli kararından özetle; “Kadının, erkeğin telefonundaki SKYPE isimli uygulamadan, başka kadınlarla yapmış olduğu cinsel içerikli yazışmaların erkeğin haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında sırf delil oluşturmak maksatlı olarak ekran görüntülerini alması hukuka aykırı değildir. Usulüne uygun olarak elde edilen ve dosyaya sunulan bu delil, hükme esas alınmalıdır.”

2-)T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2002/2-617 K. 2002/648 sayılı ve25.9.2002 tarihli kararından özetle; “Öncelikli olarak hayatın gizliliğinin korunması esas olmalıdır. Ancak somut olayın özelliği bu genel görüşten ayrılmayı gerektiren istisnalar içermektedir. Kullanılan deliller çalınmış, tehdit ya da zorla elde edilmiş ise burada hukuka aykırılık vardır. Hukuka aykırı yollardan elde edilmemiş deliller ise yasak bir delil olarak değerlendirilemez. Boşanma davası zaten kişilerin özel yaşamını ilgilendiren bir davadır. Koca eşi ile birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirdiği eşine ait fotoğrafları, not defterini veya mektupları mahkemeye delil olarak verirse, bu deliller hukuka aykırı yollardan elde edilmediğinden mahkemede delil olarak değerlendirilir. Aynı evde yaşayan kadın, kocanın bu delilleri ele geçirilebileceğini bilebilecek durumdadır. Kocanın yatak odasındaki bir dolabın içinde yada yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele geçirmesi, bu mekanın eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürdüklerini bir yer olduğundan kadın gizli mekan kabul edilemez. Hiç kimse evindeki bir mekanda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamaz.”

Yukarıda yer verilen Yargıtay kararları istisnai nitelikte olmakla eşlerin birbirlerinin özel hayatını ihlal ederek elde ettikleri deliller hükme esas alınmamaktadır. 2numaralı Yargıtay kararında ise aynı çatı altında yaşayan eşlerin özel hayatlarının iç içe geçtiğini, bu nedenle eğer bir eş diğerinin günlük, mektup veya fotoğraflarını zorla ele geçirmemişse, bunların boşanma davasında delil olarak kabul edileceğine karar vermiştir. Ancak Anayasa ile güvence altına alınan kişinin özel hayatının gizliliği hakkı ve bireysel alan özgürlüğü gereği her ne kadar aynı çatı altında yaşansa da kişinin özel alanına dahil ve izinsiz elde edilen bu görüntülerin hukuka uygunluğu tartışmalıdır.

3-)T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2016/23960 K. 2018/10956 sayılı ve 15.10.2018tarihli kararından özetle; Mahkemece, davacı-davalı kadının sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği kabul edilmiş ise de; davalı-davacı erkeğin aynı ortamda bulunan kişilerin haberi olmaksızın yaptığı ses kayıtlarına ilişkin CD içerikleri hukuka aykırı delil niteliğinde olup, kusur belirlemesinde dikkate alınamaz. “

4-)T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2016/24760 K. 2018/10726 sayılı ve 8.10.2018tarihli kararından özetle; “Mahkemece, davalı erkek kusurlu kabul edilerek kadının boşanma davası kabul edilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı kadın tarafından sunulan ses kayıtlarına ilişkin CD'nin erkeğin "özel hayatının gizliliği" ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği anlaşılmaktadır. Hukuka aykırı delil, hükme esas alınamaz. Davalı erkeğin boşanmayı gerektirecek başkaca kusurlu bir davranışı ise kanıtlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davalının kusuru ispatlanamadığından boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

5-)T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2016/15763 K. 2018/4706 sayılı ve 9.4.2018tarihli kararından özetle; “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı-karşı davacı kadına ait bir sosyal paylaşım sitesi hesabında yer alan görüşmelerin casus yazılım ile elde edildiğinin ve hukuka aykırı delil niteliğinde olan bu görüşmelerin kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağının ancak dosyada mevcut diğer delillere ve özellikle kadına ait telefon iletişim kayıtlarına göre de, davalı-karşı davacı kadının güven sarsıcı davranışlarının ispatlandığının anlaşılmasına göre, davacı-karşı davalı erkeğin tüm, davalı-davacı kadının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.”

3-5numaralı Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere diğer eşin rızası olmadan elde edilen ses ve görüntü kayıtları kişinin özel hayatının gizliliğini ihlal etmiş olacağından hukuka aykırı delil sayılacak ve hükme esas alınması mümkün olmayacaktır. Diğer yandan sosyal medya hesabı herkese açık olan bir kişinin ,bu hesaplarda eşi dışında bir kişi ile samimi pozlar paylaşması yahut da eşine karşı hakaret içeren bir yazıyı alenen paylaşmış olması durumunda bunların mahkemeye sunulması hukuka aykırılık teşkil etmeyecektir. Zira hesabını herkese açık olarak kullanan bir kişinin özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği söylenemez.

6-)T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2016/14742 K. 2017/2577 sayılı ve 7.3.2017tarihli kararından özetle; “Ayrıca, sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların, ancak hesabın sahibi veya aynı paylaşım ortamında ( facebook/WhatsApp ) bulunan kişilerce delil olarak kullanımının mümkün olduğu düşünülebilecektir. Diğer bir anlatımla, sahte profil oluşturup paylaşımlarda bulunmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi, muvafakatı ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların delil olarak sunulması halinde, bunların 6100 Sayılı HMK'nun 189/2.maddesi kapsamında hukuka aykırı delil kabul edilmesi gerekir.”

Son olarak belirtmek isteriz ki delilin hukuka uygun olmasının yanından hukuka aykırı olarak yaratılmamış da olması gerekmektedir. Karardan da anlaşılacağı üzere sahte hesaplarla eşin yanıltmak sureti ile elde edilen deliller her ne kadar iddiayı kanıtlıyor olsa da hükme esas teşkil etmeyecektir.

Kısaca özetlemek gerekir ise boşanma davalarında ispat yükü genel ispat yükü kuralları çerçevesinde iddia da bulunan eştedir. Boşanma davasında iddialar her türlü delil ile ispatlanabilir olmakla birlikte önem arz eden durum delillerin hukuka aykırı olarak elde edilmemesidir. Aile yaşamının dinamikleri çerçevesinde Yargıtay’ın delillere yaklaşımını da sizinle paylaştık.

SON MAKALELER