5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (Bundan sonra “CMK” olarak anılacaktır.) 210.Maddesi uyarınca tanık beyanı suçun tek delili ise tanığın duruşmada dinlenilmesi zorunlu görülmüştür. Ayrıca önceki dinleme sırasında tutulan tutanaklar ve yazılı açıklamaların okunmasının dinleme yerine geçmeyeceği belirtilmiştir.
Tanık beyanı suçun tek delili ise, istinabe veya SEGBİS yoluyla dinlenen tanığın beyanlarının duruşmada okunarak karar verilmesi, sanığın savunma hakkını ihlal edecektir. Aksi görüşe göre, zorunlu hallerin varlığı halinde, tanık beyanı suçun tek delili olsa dahi, SEGBİS vasıtasıyla tanık dinlenebilir ancak savunma makamına tanığı görme ve tanığa soru sorma hakkı tanınmalıdır. Ancak madde metni açıktır ve tanığın duruşmada dinlenilmesini bu halde zorunlu tutmuştur. Buna göre doğrudan doğruyalık ilkesi gereğince tanığın daha önce beyanı alındığı sırada tutulan tutanakların okunması kanunen yasaklanmıştır. Yargılama makamı olayın tek delili olan tanığı duruşmada dinleyecek, olayı asıl kaynağından doğrudan öğrenecektir Bu şekilde güvenilir delil elde edilmiş olacaktır. Ayrıca sanık tanık ile yüzleşebilecek ve soru sorabilecektir. Bu suretle ceza muhakemesinde adil yargılanma ilkesi korunmuş olacaktır. Ancak CMK m. 211’de tutanak okunmasının istisnai olduğu haller belirtilmiştir. Buna göre; “Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse, tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse, ifadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir” Ayrıca belirtilenlerin dışındaki tutanakların okunmasına Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanık veya müdafi birlikte rıza gösterebilirler. Tanığın hazır bulunma yükümlülüğünün istisnası CMK m. 43/4’te düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanı’nın tanık olarak dinlenilmesi halinde Cumhurbaşkanının beyanda bulunması ve duruşmada hazır bulunması kendi takdirindedir. Cumhurbaşkanı tanıklık yapmayabileceği gibi, beyanını yazılı olarak da verebilir. Ancak esas olan beyanın hakim tarafından tutanağa geçirilmesidir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2015/3365E. , 2018/2476 K. Sayılı ve 03.04.2018 tarihli kararından özetle;
‘’Hakim bu güne dayanarak dünü öğrenir. Dün hakkındaki şüphesini deliller sayesinde yener. Şüphenin yenilmesi ile şüphe yerini belirliliğe terk eder. Delillerin gösterdiği objektif bakımından bir (ihtimal)dir. Buna rağmen ihtimal belli bir dereceye gelince kanaat (kanı) olacaktır. Şüphe yerini kanaate bıraktığında ispata aranan belirlilik ortaya çıkar. Her olayda lehe ve aleyhe delil vardır. Kanaati meydana getiren delillerin tek tek değerlendirilişi kadar hep birlikte değerlendirilmesi de mümkündür. Deliller bütünlük teşkil ediyorsa bir bütünün birbiri ile uyuşan birbirini tamamlayan parçaları ise bu hakiki delildir. İspat konusu hüküm verme gerçeğinin bir parçası olan olay hakkında hüküm vermektir. Gerçekten Hakim geçmişte ne olduğunu nasıl olduğunu bilmeye mecburdur. Elindeki imkan (bugün)dür. Bu günden maksat da, bu gün var olan ve varlığı duygularımızla öğrendiğimiz şeylerdir. İşte “delil” budur... tamamen sözlü delillere dayanan yargılama dosyasında; olayın mağduru ... ve tanığı ... ... (...)'nun adresi yeterince araştırılma yapılarak duruşmada olay ile ilgili ayrıntılı beyanları alınıp, mağdur ve tanığın beyanları arasında aykırılık olursa bu durum usulünce giderildikten sonra sonucuna göre, sanığın suç teşkil eden haksız fiili olup olmadığı, varsa bunun hukuki değerlendirmenin yapılması gerektiği düşünülmeden mağdur ve tanığın duruşmada dinlenilmesinden vazgeçilerek CMK'nın 210/1.maddesine aykırı olarak yazılı biçimde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA oybirliğiyle karar verildi.’’
Yargıtay 4. Ceza Dairesi E. 2016/11101 K. 2017/13855 sayılı ve 03.05.2017 tarihli kararındanözetle;
‘’ Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, bağlantı nedeniyle Dairemizde temyiz incelemesi için bulunan 2016/11240 esas sayılı dosya ile birlikte incelenerek dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
1-Soruşturma aşamasında bilgisine başvurulan ve olayın tek tanığı olan…. dinlenilmeden hüküm kurularak, CMK’nın 210/1.maddesine aykırı davranılması, 2-Sanık hakkında aynı müşteki ile ilgili Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının 12.03.2014 tarih 2014/7986 Soruşturma, 2014/2980Esas sayılı iddianame ile 18.02.2014 suç tarihli kamu davasının açıldığının anlaşılması karşısında, dava dosyasının getirtilerek incelendikten sonra gerekli görüldüğü taktirde dosyaların birleştirilmesi suretiyle tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tespiti gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle hüküm kurulması, 3-Kabule göre de; 02/12/2016tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7.maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması;
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’in temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 03/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’
Yukarıdaki Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanığın duruşmada dinlenmesi gerekir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçmez. Bu hususun mahkeme veya hakim tarafından yerine getirilmemesi Yargıtay tarafından bozma sebebi olarak görülmüştür.