Delil Başlangıcı (HMK Madde 202)

Belge sözlük anlamı olarak “bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb. vesika veya doküman” şeklinde tanımlanmıştır. 6100sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 199. Maddesinde belge; “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar” ifadesiyle düzenlenmiştir.

Hukukumuzda medeni yargılamada kesin delil ve takdiri delili ayrımı söz konusudur. Bu ayrım incelendiğinde iki farklı delil kategorisi arasındaki en belirgin fark hakimin kesin delillerle bağlı olmasıdır. Özetle, hakimin kesin deliller üzerinde takdir yetkisi yoktur. Kesin deliller sınırlı sayıda sayılmış olup bunlar; senet, yemin ve kesin hükümdür. Takdiri deliller ise; tanık, bilirkişi, keşif ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 192’ye göre kanunda düzenlenmemiş delillerdir. Belirli bir değeri aşan hukuki işlemler ancak kesin delille ispat edilebilir.

HMK 200. maddesinde senetle ispat zorunluluğu “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.” ifadesi ile düzenlenmiştir.

Kanun’un “Delil başlangıcı” başlıklı  202. Maddesi ilk fıkrasında; “Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.” İkinci fıkrasında ise; “Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.”

Bir delil başlangıcının bulunması halinde, tanık delili dinlenebilmektedir. Delil başlangıcının tanımı ise maddenin ikinci fıkrasında yer almaktadır. Delil başlangıcının varlığını kabul edebilmek için maddenin ikinci fıkrasında sayılan unsurların  gerçekleşmesi gerekir. Delil başlangıcında esas unsur delil başlangıcının bir belge olmasıdır. HUMK döneminde yazılılık unsuru delil başlangıcının temel unsuru olarak düzenlemiş olmakla, HMK’nın yürürlüğe girmesiyle yazılılık unsurundan bilinçli şekilde vazgeçilmiştir. Bu değişiklik ile beraber yazılı olmayan belgelerin de delil başlangıcı olarak nitelendirilebilmesinin önü açılmış olmakla, senetle ispat kuralının istisnası olan delil başlangıcının uygulama alanı genişlemiştir.

 

·        YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/11315 Karar: 2017/1780 Tarih:7.03.2017

“İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış

fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.

Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.

Davacı sonraki malikler olan davalıların kötüniyetli olduğunu dava konusu taşınmazın 1/2 hissesinin kendisine ait olduğunu bildiklerini iddia etmiş iddiasını kanıtlamak için tanık deliline dayanmıştır. Mahkemece 17.09.2015 tarihli celsede davalının muvafakatı olmadığından diğer tanıkların dinlenme talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından sonraki kayıt maliki olan davalıların kötü niyetli oldukları ileri sürüldüğünden, malikin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması zorunludur.

Böyle olunca, davacının kötüniyet iddiasına karşı daha önce bildirmiş olduğu tanıklar dinlenmeli ve sonraki tapu maliki davalıların durumu Türk Medeni Kanununun 3. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.”

 

·        YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/7722 Karar:2014/9296 Tarih: 10.06.2014

“İspat külfeti öncelikle davacıdadır. Davacı ise hukuki ilişkinin değeri itibarıyla iddiasını ancak yazılı delil ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun varlığına delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış ( inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, makineyle yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış, parmak izli veya mühürlü senetler gibi ) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK.`nun 292-HMK. 202. maddesi uyarınca satış sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delil ispat edilebilir.

Mahkemece yapılacak iş; davaya konu davalının imzasını taşıyan protokol başlıklı belgenin yukarda açıklanan bilgiler ışığında yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge kabul edilip, HMK.nın 202.maddesi uyarınca, tanık dahil her türlü delil ispatına imkan verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

SON MAKALELER