Markanın Haczi ve Paraya Çevrilme İşlemleri

Birinci Bölüm

MARKA KAVRAMI

GENEL OLARAK

Marka, kavram olarak bir işletmenin mal veya hizmetlerini tanıtmaya, benzerlerinden ayırt etmeye yarar.

Marka, bir teşebbüsün mallarını ve/veya hizmetlerini başka bir teşebbüsünkinden ayırt etmeyi sağlayan, aynı zamanda para ile ölçülebilen bir değeri temsil etmesi sebebiyle, kişinin ya da işletmenin mal varlığı içerisinde yer alan unsurlardan biridir [1].

Ancak malvarlığı terimi mevzuatımızda çok geniş manalar taşıyan bir kavram olup bu kavram içerisinde maddi ve maddi olmayan unsurlarda yer alır. Marka bu ayrım içerisinde bir kişinin ya da işletmenin maddi olmayan yani gayri maddi mal varlıkları içerisinde yer alır.

Marka hakkı, haklar kategorisinde ise, değeri para ile ölçülebilen haklardan olan ve ileri sürülebileceği çevre bakımından da gayri maddi mallar üzerinde mutlar haklar arasında yer alan fikri haklara ve fikri haklar içinde de sınai haklara dâhil olan bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. [2]

Tescilli veya tescilsiz bir marka üzerinde ki hak borçlandırıcı veya tasarrufi işlemlere konu olabilir. Dolayısıyla, ticari işletmenin bir unsuru olan marka işletme ile birlikte veya işletmeden ayrı olarak devir edilebilir, üzerinde işletme rehini tesis edilebilir, miras yolu ile intikal edebilir, üzerinde rehin hakkı ya da intifa hakkı tesis edilebilir.

Nitekim marka tescilinden doğan hak ve marka tescil başvurusu ile sağlanan hak haczedilebilir. İşletmeden bağımsız olarak devredilebilen marka hakkı, aynı şekilde işletmeden bağımsız olarak haczedilebilir. Söz konusu bu haciz işlemi sadece tescilli markalar için değil tescilsiz markalar için de söz konusudur. Zira tescilsiz marka da gayri maddi malvarlığı değeridir ve haliyle haczi de mümkündür. Haciz işleminin uygulanabilmesi için markanın tescilli bir marka olması şart değildir. Ancak uygulamada tescilsiz markanın bir sicil kaydı mevcut olmadığından, Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 19/2 hükmü; uygulanmaz, tescilsiz markanın haczi, icra müdürlüğünce düzenlenen bir tutanak ile yapılacaktır.

İkinci Bölüm

MARKANIN HACZİ

GENEL OLARAK

Haciz, kesinleşmiş bir icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda talepte bulunan alacaklının alacağını karşılayacak miktar ve değerde ki borçluya ait mal ve haklara, icra dairesi tarafından hukuken el konulmasıdır[3]. Bu aşamada hukuken el koymadan kasıt, borçlunun kıymetli şeyler dışındaki diğer menkul mallarına icra memurunun fiilen el koyma şartının aranmıyor oluşudur. Hukuken el koyma; haczi yapan memurun bu mallara hukuken el koymuş olması, yani haczettiği menkul malları alacaklının izni ile bizzat borçlunun elinde bırakması veya bir yediemine teslim etmesinin yeterli olacağı manasını taşımaktadır.[4]

İcra İflas kanununda markanın haczine ilişkin münhasır bir düzenleme yapılmamış olmasıyla birlikte, sicile kayıtlı her türlü varlığın haczi konusunda uygulanacak prosedürün burada da uygulanabileceğini söyleyebiliriz. Zira İİK. m. 79. “Resmi sicile kayıtlı malların haczi, takibin yapıldığı icra dairesince, kaydına işletilmek suretiyle doğrudan doğruya yapılabilir. “ hükmüne havidir.

Alacaklının, borçludan olan alacağı dolayısıyla tatmin edilmesi amacıyla yapılan haczin konusu, borçlunun menkul ve gayrimenkul malları, üçüncü kişilerde ki alacakları ve diğer malvarlığı haklarıdır. Bu yüzden, kural olarak, borçlunun malvarlığına dâhil tüm unsurlar haczedilebilir. Ancak bu hususun istisnası, maddi hukuk hükümlerine göre devri, kanundan kaynaklı olarak yasaklı olan mal veya hakların kural olarak haczedilemez olduğudur. Kanundan dolayı başkasına devredilemedikleri için haczedilemeyen mal ve hakların başında, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar ve manevi tazminat talepleri yer alır.

Gayri maddi mallar da kişinin malvarlığına dâhil unsurlar olup kural olarak haczedilmesi caizdir. Ancak kanun, bazı hallerde bir takım gayri maddi malların haczini yasaklamıştır. Örneğin, FSEK. ‘e göre eser sahibinin eser üzerinde manevi hakları, nitelikleri itibariyle paraya çevrilmesi caiz olmayan haklardandır. (Örneğin; FSEK. m. 14. eseri umuma arz yetkisi, FSEK. m. adın belirtilmesi yetkisi, FSEK. m. 16 eserde değişiklik yapılmasını men yetkisi)

Marka, gayri maddi mal üzerindeki mutlak bir hak olarak malvarlığına dâhil bir unsur olduğu için genel olarak haczi kabildir. Nitekim KHK/556. m. 19, “ Tescilli bir marka işletmeden bağımsız olarak haciz edilebilir. Haciz sicile kayıt edilir ve yayınlanır. “ hükmü ile markanın haczedilebileceği açıkça mevzuatımızda düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca, marka, hem işletmeyle birlikte işletmenin malvarlığına dâhil bir unsur olarak hem de işletmeden bağımsız olarak haczedilebilir.[5]

Bu noktada dikkat edilmesi gereken bir husus şudur; markanın, haczedilebileceği KHK/556 m. 19 hükmünde açıkça belirtilmiş olamamış olsaydı dahi, haricen ve açıkça haczi yasaklanmadığı sürece haczi mümkün olacaktı. Zira marka, işletmeden bağımsız bir ekonomik değere sahip, iktisaden değerlendirilebilir, maddi hukuk açısından işletmeden bağımsız olarak devri mümkün gayri maddi bir maldır. Dolayısıyla marka, hem kanuni düzenlemeden dolayı hem de markanın kendi niteliği gereği, işletmeyle beraber yahut işletmeden bağımsız olarak haczedilebilir.

Haciz kavramı genel manasıyla, alacaklının borçludan olan alacağı dolayısıyla tatmin edilmesi amacıyla yapıldığı için, borçlunun ancak alacaklının alacağını karşılayacak kadar malı haczedilebilir. Zira marka, gayri maddi bir mal olduğu için maddi olarak bir varlığı da yoktur. Bu yüzden, kural olarak bölünerek parçalara ayrılması ve bu parçalara ayrı değerler verilmesi mümkün olmayan marka kavramının kısmi haczi de mümkün olmayacaktır[6].

İcra ve iflas hukukunun en temel kuralı alacaklının para ile tatmin edilmesidir. Borçlunun haczi kabil menkul ve gayrimenkul malları, üçüncü kişilerde ki alacakları ve diğer malvarlığı haklarının, alacağa karşılık olarak alacaklıya devri mümkün değildir. Borçlunun haczi kabil malları haczedilir, satılır ve elde edilen para alacaklının alacağına karşılık alacaklıya ödenir. Bu yüzden, haczedilen bir markanın alacağa karşılık, alacaklıya devri ve alacaklının kullanımına sunulması da mümkün değildir[7]. Alacaklı, ancak haczedilen malın satılarak paraya çevrilmesi neticesinde, elde edilecek para ile tatmin edilecektir.

HACZİN KONUSU

Tescilli Marka

Yukarıda değindiğimiz üzere, KHK/556. m. 19. “ Tescilli bir marka işletmeden bağımsız olarak, haciz edilebilir.” Hükmü ile tescilli markanın, mal varlığına dâhil olduğu işletmeden bağımsız olarak haczedilebileceğini açıkça düzenlemiştir. Bu hükümle, kendine ait ekonomik bir değere sahip ve iletmenin b-malvarlığına dâhil ve fakat işletmeden ayrı bir varlığa da sahip marka, hem işletmenin malvarlığına dâhil bir unsur olarak işletmeyle beraber, hem de işletmeden bağımsız olarak haczedilebilir[8].

Ferdi Marka

Bir üretim veya ticaret veya hizmet işletmesi tarafından kullanılan işarettir. Üzerinde ferdi mülkiyet bulunan markalar gibi, iştirak halinde veya müşterek mülkiyet bulunan markalar da ferdi marka olabilir. Ferdi markalara güncel örnekler vermek gerekirse; Vestel, Opel, Lassa, İstikbal ferdi markalardandır.

KHK/556’nın açıkça ortak marka ve garanti markasına ilişkin olduğunu belirtmediği tüm hükümleri ferdi markalara da uygulanabilir niteliktedir. Nitekim ferdi markalarda hacze konu olabileceklerdir[9].

Garanti Markası

Garanti markası, marka sahibinin kontrolü altında, bu markayı kullanmaya yetkili kılınmış, birçok işletme tarafından üretilen mal ve/veya hizmetlerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi kaynaklarını ve kalitesini garanti etmeye yarayan işareti ifade eder. Garanti markası bir mal veya hizmetin belli kişilerce üretildiğini değil üretilen mal veya hizmetin belli özellik ve niteliklere sahip olduğunu gösterir.[10] Örneğin; Malın Türk standartlarına uygun olarak üretildiğini garanti eden “TSE” işareti, bir malın milletler arası kalite normlarına uygun olarak üretildiğini garanti eden “ ISO 9002 ” işareti gibi.

Garanti markaları da diğer tescilli markalar gibi, KHK/556. m. 60 hükmü gereğince devri mümkün gayri maddi mallardan olup, bu doğrultuda hacze konu olabileceklerdir.

Ortak Marka

KHK/556’da ortak markanın devri ve lisansa verilmesi düzenlemiş, haczine ise yer verilmemiştir. Ancak ortak marka da; ferdi marka gibi mal veya hizmetlerin ayırt edilmesi amacıyla kullanılmadığı için ferdi marka ile aynı hukuki rejime tabidir. Bununla birlikte ortak marka, gruptaki kişilerin işletmelerinden ayrı ekonomik bir varlığa sahiptir ve iktisaden değerlendirilebilir. Ayrıca ortak marka devredilebilir niteliktedir ve bu devredilebilirdik kanuni düzenlemeden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden ortak marka da hacze konu olabilecektir[11].

TESCİLSİZ MARKA

KHK/556, kural olarak, sadece KHK/556 hükümlerine uygun olarak tescil edilen markaların korunmasını sağlar. Bu yüzden KHK ve marka yönetmeliği hükümleri kural olarak tescilli markalara uygulanır. Dolayısıyla markanın hacze konu olabileceğini düzenleyen KHK/556. m. 19 ve Markalar yönetmeliği m. 21 hükümleri kural olarak tescilsiz markalara uygulanmaz. Ancak tescilsiz markalar da işletmeden bağımsız bir ekonomik değere sahip olup iktisaden değerlendirilebilir ve devredilebilir nitelikte olduğundan haczedilebilirler. [12].

Bu konu üzerine doktrinde aksi bir görüş bulunamamış, ancak uygulama noktasında işleyişin nasıl olacağı konusu muğlaklığını korumaktadır.

KİŞİSEL UNSURLARI İÇEREN MARKALAR

Kişilerin adları, soyadları, resimleri ya da kullandıkları müstear adları marka olarak tescil edilebilir. Ünlü bir modaca kendi ürettiği hazır giyim ürünleri için marka olarak tescil ettirebilir. Bir sanatçı kendi isminin, bir başkası tarafından üretilen ürünlerde marka olarak kullanılmasına ve o kişi adına marka olarak tescil edilmesine izin verebilir. Bu gibi durumlarda markanın kişisel unsurlar barındırdığının kabulü gerekecektir. TMK. m. 24.’ e göre kişilik hakları hukuka aykırı bir biçimde saldırıya uğrayan kimse hakimden, kişilik haklarının saldırıda bulunan kimselerden korunmasını isteyebilir. Bu hüküm nedeniyle kişisel unsurlar içeren markaların haczi doktrinde bazı tartışmalara neden olmuştur.

Birinci görüş; Ünal TEKİNALP tarafından desteklenmektedir. Kişisel unsurları içeren markaların haczi TMK. m. 24 anlamında kişilik haklarına tecavüz oluşturuyorsa KHK/556. m. 19/1 ‘in TMK. m. 24 hükmü gereğince bertaraf edilmesi gerektiği ve yüksek değere sahip kişilik haklarının korunması gerektiği yönündedir.

İkinci görüş ise; Yasaman / Altay tarafından desteklenmekte ve kişinin ismi üzerinde ki hakkı ile onun ismini içeren marka üzerindeki hakkını birbirinden ayırmanın gerektiği, kişinin ismi üzerinde hakkı TMK. m. 24 uyarınca mutlak olarak korunması gerekirken, kişinin ismini marka olarak kullanması halinde bu isme ekonomik bir değer kazandırıldığı, ticari faaliyetlerde kullanılmasına izin verilen ismin bu suretle ticarileştirildiği dikkate alınmalı ve kişisel unsuru içeren markanın bu kapsamda haczinin mümkün olması gerektiği yönündedir[13].

Kanaatimizce ticari hayatın her geçen gün artan hacmi ve tüm dünya ticaretinin giderek entegre bir hal almasının göz önünde bulundurulması halinde, kişinin ismi üzerindeki kişilik hakkı ile, kişisel unsurları içeren marka üzerindeki mutlak hak niteliğinde ki marka hakkının birbirinden ayrı olarak değerlendirilmesi profesyonel hayatın bir gereksinimi olacaktır.

Ancak kişisel unsurları içeren markanın, marka hakkı ile kişilik haklarının birbirinden ayrılmasının yerinde olduğu görüşünün benimsenmesi halinde, tüketici aleyhine neticelerin oluşması ihtimalinin önü açılmış olacağından bu hususun dikkatle ele alınması gerekmektedir. Bu hususta da doktrinde farkı görüşler mevcut olup kişisel unsurları içeren markaların haczinin mümkün olması görüşüne paralel olarak; Yasaman ve Altay markanın haczi ve daha sonra paraya çevrilmesi sonucu bir başkası adına sicile tescil edilmesi halkı yanılgıya düşürebilecek nitelikte olsa dahi hacze izin verilmelidir şeklinde görüş bildirmişlerdir. [14]

Ancak kanaatimizce markanın haczedilerek paraya çevrilmesi ve nihayet başkası adına sicile tescil edilmesi halkı yani tüketiciyi yanılgıya düşürecek nitelikte ise KHK /556. m. 16/IV hükmünün markanın haczine de kıyasen uygulanmasının yerinde olacaktır.

MARKA BAŞVURUSU

KHK m. 22/1’de yer alan “ Devir, lisans, intikal, haciz, rehin ve marka sahibi hakkındaki değişiklikler ile ilgili hukuki işlemler marka başvurularına da uygulanır. “ hükmü gereğince, henüz neticelenmemiş marka başvurularının da hacze konu olabileceği açıktır[15].

MARKA LİSANS HAKKI

KHK/556. m. 21/IV’ e göre aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa lisans alan, lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans veremez. Maddi hukuk açısından devredilemeyen ve bu devredilememenin kanuni bir düzenlemeden kaynaklandığı mal ve haklarda haczedilemeyecektir. Ancak taraflar sözleşme ile lisans hakkının devredilebileceğini KHK/556 m. 21/IV hükmü kapsamında iradeleri doğrultusunda kararlaştırabileceklerdir. Tarafların sözleşme ile lisans hakkının devredilebileceğini kararlaştırmaları halinde kanuni bir düzenlemeden kaynaklı bu düzenleme lisans hakkının haczedilebilmesinin de önünü açacak, hacze imkân sağlayacaktır.

MARKAYLA İLGİLİ ALACAKLAR

Marka sahibinin lisans alandan olan lisans alacağı, garanti markası sahibinin markasını kullanandan olan alacağı veya markanın devrinden dolayı marka sahibinin alacağı gibi markayla ilgili alacaklar, TBK’ da düzenlenen temlik hükümleri çerçevesinde yahut İİK. m. 89.’da düzenlenen üçüncü kişilerde ki alacakların hacze konu olabileceği yönünde ki hükümler çerçevesinde hacze konu olabileceklerdir. Kural olarak marka lisans hakkı haczedilemezken, marka sahibinin, lisans alandan olan lisans alacağı haczedilebilecektir[16].

Marka sahibinin, markayla alakalı doğmuş olan alacaklarının haczedilebileceği gibi müstakbel alacaklarının da hacze konu teşkil etmesinde herhangi bir engel bulunmamaktadır[17].

HACZE UYGULANACAK HÜKÜMLER

KHK/556. m. 19’da marka haczinin uygulanmasına ilişkin herhangi bir kural öngörülmediği için genel olarak tüm malvarlığı unsurlarının haczini düzenleyen İcra ve İflas Kanunu hükümleri, malvarlığına dâhil bir unsur olan markanın haczine de uygulanmalıdır. Ancak İcra ve İflas Kanununun hangi hükümlerinin markanın haczine uygulanacağının tespiti gerekmektedir.

İcra iflas hukukuna göre haczin konusu, borçluya ait taşınır ve taşınmaz mallar ile borçlunun alacak ve diğer malvarlığı haklarıdır.

Marka, taşınmaz bir mal niteliğinde olmadığı için İcra ve İflas Kanununun taşınmazların haczine ilişkin hükümleri markanın haczine uygulanamayacaktır.

Marka hakkı, bir alacak hakkı olmadığı gibi alacak hakkı niteliğinde de değildir. Bu yüzden İcra ve İflas Kanununun alacakların haczine ilişkin hükümleri de markanın haczine uygulanamayacaktır. Burada markanın devri, lisans hakkının kullanımından doğan 3. Şahıslarda ki alacak haklarının haczi ile marka hakkının haczi birbirine karıştırılmamalıdır. Böyle bir alacak hakkının varlığı halinde İİK. m. 88-89. Hükümleri kullanılabilecektir.

Yapılan açıklamalar ışığında hacze konu olan taşınır, taşınmaz ve alacaklara ilişkin hükümler markanın haczine uygulanmaz. Taşınır, taşınmaz ve alacakların dışında diğer mal varlığı hakları da hacze konu olabilecektir. Bu yüzden diğer mal varlığının haczine ilişkin hükümlerin, marka haczine uygulanıp uygulanamayacağının da tespiti gerekecektir.

Diğer malvarlığı haklarının haczi İİK. m. 94’te düzenlenmiştir. İİK. m. 94’te sayılan hallerin sayılı olmamasından ötürü, örnek olarak bahsedildiğinin kabulü ile malvarlığına dahil bir hak olan marka, İİK. m. 94’nün uygulanması ile hacze konu teşkil edecektir[18].

İİK. m. 79/II’ de resmi sicile kayıtlı malların haczi düzenlenmiştir. Bu hükme göre “resmi sicile kayıtlı malların haczi, takibin yapıldığı icra dairesince, kaydına işletilmek suretiyle doğrudan doğruya yapılabilir. “ Markalar resmi bir sicil olan marka siciline tescil edilebilmektedir. Marka siciline tescil zorunlu olmayıp, tescilsiz bir markanın da kullanılması mümkündür. O holde resmi bir sicil olan marka siciline tescil edilen markaların, diğer bir deyişle tescilli markaların İİK. m. 79/II’ ye göre haczedilmesi de mümkün olacaktır.

Tescilli markanın İİK. m. 79/II’ye göre haczedilmesi, tescilli markanın haczi açısından alternatif bir usul olduğu için, tescilli markaların haczinde hem İİK. m. 79/II hem de İİK. m. 94 uygulanacaktır. Tescilsiz markaların haczinde ise, bu markalar sicile tescil edilmediği için sadece İİK. m. 94. Uygulanabilecektir. İİK. m. 79/II’ nin tescilsiz markaların haczinde uygulanma olanağı yoktur[19].

Marka başvurusu, sicile kayıt hükmünü doğurmadığı için, henüz başvuru durumunda olan marka haklarının haczine, İİK. m. 79/II’nin değil, ancak İİK. m. 94’ ün uygulanması olanak dahilinde olacaktır.

İcra ve İflas Kanununda paraya çevrilecek olan malvarlığı unsurunun niteliğine göre çeşitli hükümler öngörülmüştür. Örneğin menkullerin paraya çevrilmesine İİK. m. 112 vd. gayrimenkullerin paraya çevrilmesine İİK. m. 123 vd., alacakların paraya çevrilmesine İİK. m. 120 ve hakların paraya çevrilmesine ise İİK. m. 121 uygulanmaktadır.

“ Paraya çevirmenin diğer tarzı iştirak halinde mülkiyet hisseleri “, başlığını taşımasına rağmen İİK. m. 121’ in kapsamı, maddede yer alan “gibi” ve “yukarı ki maddelerde gösterilmeyen başka nevi” ifadelerinden ötürü sınırlı değildir. Yani İİK. m. 121’ de ve İcra ve İflas Kanununun diğer maddelerinde sayılmayan mal varlığına dahil olmayan mahcuz marka da İcra İflas Kanununda paraya çevrilmesi özel olarak düzenlenen malvarlığı unsurlarından olmadığından bu kapsamda haczedilen unsurların paraya çevrilmesine de İİK. m. 121 uygulanacaktır.

Borçluya ait olduğu çekişmeli malvarlığı unsurları ile karşılaşılması hallerinde ise, istihkak iddia edilen mal ve hakların hacizden kurtarılması için istihkak davasının açılması gündeme gelecektir. Söz konusu istihkak iddiasının neticeye kavuşturulması için hem tescilli hem tescilsiz markalarda İİK. m. 96-99 hükümleri uygulanacaktır.

Netice olarak, tescilli markaların haczine hem İİK. m. 79/II hem de İİK. m. 94., tescilsiz markalara ve marka başvurusunun haczine ise sadece İİK. m. 94 uygulanır. Marka ile ilgili alacaklara İİK. m. 88-89; mahcuz markanın paraya çevrilmesine İİK. m. 121 uygulanır. Hacze konu olan marka ile ilgili istihkak iddiasının varlığı halinde ise İİK. m. 96-99 hükümleri uygulanarak neticeye gidilecektir.

HACZİN USULÜ

GENEL OLARAK

Haciz prosedürü alacaklının, icra dairesine yapacağı takip talebi ile başlar. Takip talebi yetkili icra dairesi yapılır. İlamlı takiplerde, ilamın icrası her icra dairesinden talep edilebilir. İlamsız takiplerde ise yetkili icra dairesi yani hem takip talebinin yapılacağı hem de haczin isteneceği icra dairesi İİK. m. 50’ye göre belirlenir. Dolayısıyla ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun ikametgâhındaki yer icra dairesidir.

O halde markanın haczinde yetkili icra dairesi, borçlu olan marka sahibinin ikametgâhındaki icra dairesi olacaktır.

Marka sahibi bir tüzel kişi de olabilir. Tüzel kişiler ikametgahı, esas sözleşmesi veya tüzüğünde belirtilen yerdir. Tüzük ve esas sözleşmede yer belirtilmemiş olması halinde ise tüzel kişiliğin işlerin yürütüldüğü merkez, tüzel kişiliğin merkezi kabul edilecek ve yetkili icra dairesi de bu adrese göre belirlenecektir.

Alacaklının yetkili icra dairesine usulüne uygun olarak sunduğu takip talebini alan icra dairesi, borçluya bir ödeme emri / icra emri gönderir. Ödeme / icra emri, alacaklının takip talebini alan icra dairesinin, borçluya borcunu ödemesini veya itirazı varsa süresinde itirazda bulunmasını, bunları yapmazsa hakkında cebri icraya devam olunacağını ihtar etmesidir[20].

Borçluya gönderilen ödeme emrinin kesinleşmesi neticesinde alacaklının haciz talebinde bulunma hakkı doğacaktır. Alacaklının haciz talebi neticesinde icra dairesi borçluya ait malları, hakları ve alacakları haczeder, satar ve satış karşılığında elde ettiği parayı alacaklının alacağına karşılık alacaklıya öder. Haciz prosedürünü kısaca bu şekilde özetlemek mümkün olup, haczedilen mal veya hakkın niteliğine ve hacze uygulanacak hükümlere göre farklı durumlar ortaya çıkabilmektedir.

MARKANIN HACZİ

Marka haczini, tescilli ve tescilsiz markaların haczi ve marka başvurusunun haczi olmak üzere toplam üç ana başlık altında inceleyeceğiz. Markanın haczi usulü, hacze uygulanacak hükümlere göre farklılık göstermektedir. Markanın haczine kural olarak, İİK. m. 94 ve İİK. m. 79/II uygulanabileceğinden, bu iki hükme göre marka haczi usulü incelenecektir[21].

İİK. m. 94’ e Göre Haciz

Hem tescilli hem tescilsiz markanın hem de marka başvurusunun haczine İİK. m. 94. Uygulanır. Markanın haczi, sahibinin ikametgahında yapılmalıdır. Haciz talebini alan icra dairesinin en geç üç gün içinde haczi yapması gerekir. Haczi yapan memur, haczedilmesi istenen markanın haczedilip haczedilemeyeceği hususunda bir karar verir. Markanın haczedilebileceğine karar veren memur, markanın muhammen bedelini yani kıymetini takdir eder. Memur markanın kıymetini kendisi takdir edebileceği gibi bir uzmandan markanın kıymetinin tespit edilmesini de isteyebilir. Markanın takdir edilen değeri haciz tutanağına yazılır. Ayrıca marka sahibinin adı, markayı tanıtmaya yarayan markaya ait bilgiler, markanın tescil numarası vs. bilgilerin tümü tutanağa geçirilir. Tutanağın altı haczi yapan bilirkişi, icra memuru, hazır bulunan borçlu ve alacaklı yahut vekili tarafından imza altına alınır. Haciz ve kıymet takdiri esnasında hazır bulunmayan borçlu ve alacaklıya üç içerisinde haciz tutanağını incelemesi itirazı varsa bildirmesi için icra dairesince bir davet kâğıdı gönderilir. Borçluya davet kâğıdı tebliğ edilmeden de haciz işlemi yapılabilir ancak satış işlemlerine başlanamaz.

İİK. m. 94’ e göre haciz ikametgahı bilinen üçün kişilere ihbar edilir. Markanın haczinde ilgili 3. Şahıs kapsamına marka üzerinde rehin, haciz, lisans hakkı olanlar ve TPE girmektedir. Markanın haczinde TPE nezdinde yapılan ihbar büyük önem taşımaktadır. Çünkü markayla ilgili hukuki işlemler sırasında markanın hacizli olduğu ancak TPE tarafından tutulan kayıtlar aracılığı ile öğrenilebilecektir. Tescilsiz markaların TPE nezdinde kaydı bulunmadığından, tescilsiz markaların haczinde TPE ilgili 3. Şahıslardan kabul edilmeyecektir. Marka başvurusunun haczinin istenmesi halinde ise başvuru tamamlanmamış olduğundan bir sicil kaydı oluşturulmamış durumdadır. Hazırda bir sicil kaydının olmamasından ötürü haczinden sicile kaydı imkân dâhilinde değildir. Ancak bu husus marka başvurusunun haciz sonrası neticelenmesi halinde kimin adına tescil edileceği önem taşıdığından, başvurunun haczedildiğinin kayda geçirilmesi yerinde olacaktır.

İİK. M. 79/II’ YE GÖRE HACİZ

İİK. m. 79/II, resmi sicile kayıtlı malların haczini düzenlemiştir. Bu hükme göre “resmi sicile kayıtlı malların haczi, takibin yapıldığı icra dairesince kaydına işletilmek suretiyle doğrudan doğruya yapılabilir. “ İİK. m. 79/II, sadece resmi tescilli markanın haczine uygulanacağından tescilsiz markalar ve marka başvurularının haczinde uygulanamayacaktır.

Haczedilecek mal veya hak haciz talebini alan icra dairesinin bölgesi dışında ise talebi alan icra dairesi kural olarak mal veya hakkın haczini, mal veya hakkın bulunduğu yer icra dairesinden istinabe yoluyla isteyecektir. Ancak İİK. M. 79/II hükmü resmi sicilde kayıtlı mallar için bir istisna getirerek, sicilde kayıtlı malların haczinin doğrudan takibin yapıldığı icra dairesince kaydına işlenmek suretiyle yapılmasına olanak sağlamıştır. Örneğin; İstanbul da ki icra dairesinin Samsun’da bulunan bir taşınmazın kaydına haciz kaydını ekleyebilecektir. Markanın haczedildiği, icra dairesince resmi sicili tutan TPE’ ye bildirilir ve haciz tamamlanır.

MARKAYLA İLGİLİ ALACAKLARIN HACZİ

Marka sahibinin üçüncü kişilerdeki kıymetli evraka bağlanmamış, markayla ilgili alacaklarının haczi de İİK. m. 89’ da öngörülen özel usule tabidir. Alacaklının talebi üzerine, marka sahibinin markayla ilgili alacaklarının haczine karar verilir. Haciz marka sahibine gene İİK. m. 103 hükümlerince bildirilir. Alacağın haczine karar veren icra dairesi, alacağın bulunduğu üçüncü kişiye birinci haciz ihbarnamesini gönderir. Birinci haciz ihbarnamesi ile üçüncü kişiye, marka sahibinin kendisinde olan alacağına haciz konulduğu, artık borcunu marka sahibine değil, icra dairesine ödemesi gerektiği, marka sahibine borcu olmadığı iddiasında ise itirazını yedi gün içerisinde icra dairesine bildirmesi, bildirmezse borcun zimmetinde sayılacağı ihtar edilir. Üçüncü kişinin süresinde itiraz etmemesi neticesinde borçluya İİK. Gereğince ikinci haciz ihbarnamesi gönderilir, ikinci haciz ihbarnamesine itiraz edilmemesi halinde de üçüncü haciz ihbarnamesi tebliğ edilerek üçüncü şahısta ki alacağın tazmini yolu takip edilecektir[22]. Üçüncü şahıs itiraz etmediği için zimmetinde sayılan borcu, borcu olmadığı halde ödemek durumunda kalır ve öderse, marka sahibi ve alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme davası açabilecektir[23].

Üçüncü şahsın haciz ihbarnamesine itiraz etmesi halinde, hacze konu olan alacağın üçüncü kişinin zimmetinde sayılması mümkün değildir. Üçüncü kişi kural olarak kendisine ihbar edilen borcu ödemekten kurtulur. Ancak alacaklı üçüncü kişinin itirazının gerçeğe uygun olmadığını ispat icra mahkemesine başvurarak ispat ederse, yalan beyanda bulunan üçüncü şahsın haciz ihbarnamesinde yazan tutar oranında tazminat ödemesine ve İİK. m. 338 kapsamında cezalandırılmasına karar verilmesini sağlayabilir[24].

HACZİN TESCİLİ VE ETKİLERİ

KHK. m. 19’ da markanın haczinin tescil edilip yayınlanacağı düzenlenmiştir. Bununa beraber KHK’ da tescilin markanın haczinde kurucu nitelikte olup olmadığı hususunda bir düzenleme yapılamamıştır.

İİK. m. 94 ‘ e göre haczin icra dairesince tamamlanması neticesinde, marka siciline tescili kurucu bir unsur olarak kabul edilmeyecektir. Haczin marka siciline tescili bildirici niteliktedir. Bu hükme göre yapılan hacizde haczin marka siciline tescil edilmesi ve yayınlanması haciz alacaklısının menfaatleri yönünden daha isabetli olacaksa da kural olarak sicile tescil ve yayınlanma şartı yoktur[25].

İİK. m. 79/II’ ye göre yapılacak hacizde ise, resmi sicile kayıtlı markanın haczi, istisnai olarak takibin yapıldığı icra dairesince, kaydına işlenmek suretiyle yapıldığından, haciz ancak ve ancak markanın haczedildiğinin sicile tescil edilmesi ile tamamlanmaktadır. Bu yüzden markanın İİK. m. 79/II’ ye göre yapılacak olan haciz işleminde, haczin sicile tescili zorunlu yani kurucu bir niteliktedir[26].

KHK/556, haczin geçerli olmasında olduğu gibi, haczin üçüncü kişilere karşı ileriye sürülüp sürülemeyeceği hususunda da tescilin zorunlu olup olmadığına ilişkin bir düzenleme cihetine gitmemiştir. Aynı şekilde marka yönetmeliğinde de haczin üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi için tescilin şart olup olmadığı hususunda bir düzenleme yoktur. Buna karşılık KHK/556, markanın konu olabileceği hukuki işlemlerden olan devir ve lisansın iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmeleri için sicile tescil edilmeleri gerektiğini düzenlemiştir.

Bu düzenlemenin üçüncü kişilere karşı ileriye sürülebilecek haciz hakkı içinde kıyasen uygulanması yerinde olacaktır. Her ne kadar doktrinde aksi görüşler varsa da devir ve lisanstaki kuralın, marka haczinde de uygulanması iyi niyetli ve sicil kaydına güvenen üçüncü kişilerin hukuken menfaatlerinin korunması noktasında daha uygun olacaktır.

İİK. m. 79/II’ ye göre ise, markanın haczinin geçerli olabilmesi için sicile tescil kurucu unsur olduğundan, bu hükme göre yapılan haczin üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi için sicile tescilin zorunlu olduğunu tartışmaya da gerek yoktur.

HACZİN HÜKÜM VE SONUÇLARI

Haczin hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi için haczin geçerli bir şekilde kurulmuş olması, diğer bir deyişle tamamlanmış olması gerekir. İİK. m. 94’e göre yapılan haciz, marka sahibine tebliğ ile; İİK. m. 79/II’ ye göre yapılan haciz ise sicile tescil ile tamamlanır. Bu yüzden İİK. m. 94. Ve İİK. m. 79/II’ ye göre yapılan haczin hüküm ve sonuçlarını doğurma zamanları birbirlerinden farklıdır. Haczin tamamlanması ile ortaya çıkan hüküm sonuçların üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi için ise markanın haczinin sicile tescil edilmesi gerekir[27].

Markanın haczi, haczettiren alacaklıya, markanın satılmasını ve elde edilen paranın, alacağına karşılık olmak üzere kendine verilmesini isteme hakkı verir. Bunun dışında markanın haczi, haczettiren alacaklıya, markayı kullanma, marka üzerinde tasarrufta bulunma veya markanın alacağına karşılık kendine devredilmesini isteme hakkı vermez[28]. Bu yüzden markayı kullanma ve marka üzerinde ki tasarruf yetkisi hacizden sonra da sicilde marka sahibi olarak görünen borçluya ait olacaktır[29]. Ancak bu kapsamda marka sahibinin hacizden sonra markayı devretmesi, marka üzerinde haciz hakkı olan alacaklının durumunda bir değişikliğe neden olamayacaktır. [30]

Markanın haczi ve daha sonra paraya çevrilmesi sonucu, markayı satın alan kişi marka sahibi olarak sicile tescil edilmektedir. Böylece marka ve marka üzerindeki haklar el değiştirmektedir. Yeni marka sahibi markayla ilgili tüm hakları elde etmektedir. Örneğin marka sahibi markayla ilgili bir rüçhan hakkına sahipse, markanın yeni sahibi de bu rüçhan hakkını elde etmektedir. [31]

KHK/556. m. 46’ da marka hakkının sonra erme sebeplerinden biri olan marka hakkından vazgeçme düzenlenmiştir.[32] Vazgeçme, marka sahibinin, kullanma süresi dolmadan, marka hakkını, markanın tescil edildiği mal veya hizmetlerin tamamı veya bir kısmı için kendi rızası ile terk etmesidir.[33] Marka hakkından vazgeçmenin geçerli olabilmesi için, vazgeçme yazılı olarak TPE’ ye bildirilmelidir. Marka hakkından vazgeçme sicile tescil tarihi itibariyle hüküm ve sonuçlarını doğurur. Kural olarak marka sahibi, marka hakkından her zaman vazgeçebilir. Ancak KHK/556, sicile tescil edilmiş hakların ve lisans sahiplerinin izni olmadıkça marka sahibinin marka hakkından vazgeçemeyeceğini düzenlemiştir. Bu yüzden marka üzerinde mark siciline tescil edilmiş çeşitli haklar mevcut ise söz konusu hak sahiplerinin izni olmadıkça marka sahibi marka hakkından vazgeçemez. Bu kapsamda haczinde marka üzerinde kurulan bir hak olduğunun kabulü ile, aynı kuralın sicile kayıtlı haciz açısından uygulanması gerekecektir. Dolayısıyla markanın haczedilmiş ve bu haczin sicile tescil edilmiş olması halinde de marka sahibi, markayı haczettiren alacaklının izni olmadan marka hakkından vazgeçemez.

Haciz yolu ile takip sonucu markanın yeni sahibi markayı, mevcut şekliyle elde etmektedir. Bu yüzden marka açısından yeni bir koruma süresi başlamayacak, markanın yeni sahibi markalar için öngörülen on yıllık koruma süresinin kalan kısmından faydalanabilecektir.

Markanın haciz yolu ile takip sonucu el değiştirmesinden sonra da markanın yeni sahibine karşı KHK/556. m. 42’ deki hükümsüzlük nedenlerinden birine dayanılarak markanın hükümsüzlüğü davası açılabilir. Ancak marka haczedildikten sonra ve fakat paraya çevirme işlemi sonucu el değiştirmeden önce markayı haczettiren alacaklıya karşı hükümsüzlük davası açılamaz. [34] Hükümsüzlük kararının sonuçları geçmişe etkilidir. Ancak markanın hükümsüzlüğüne karar verilmeden önce uygulanmış hukuki işlemler hükümsüzlük kararından etkilenmeyecektir. Bu yüzden haczin uygulanmasından yani markanın paraya çevrilip el değiştirmesinden sonra hükümsüzlük kararının verilmesi halinde, hükümsüzlük kararı, uygulanmış haciz işleminden etkilenmeyecek, hükümsüzlük kararının muhatabı, markanın yeni sahibi olacaktır.

MAHCUZ MARKANIN PARAYA ÇEVRİLMESİ

Haciz yolu ile takipte borçlunun, alacaklının alacağını karşılayacak kadar mal ve hakkı haczedilir. Haczedilen bu mal ve haklar paraya çevrilir ve alacaklıya ödenir. Daha önce bahsettiğimiz gibi İcra İflas hukukunun temel kurallarından biri olan, alacaklının para ile tatmin edilmesi ilkesi gereği haciz alacaklısının, haczedilen malın borca karşılık kendisine devredilmesi mümkün olmayacaktır. Alacakların haczinde ise, alacağın ödeme yerine geçmek üzere alacaklıya devri mümkündür. (İİK. m. 120) Ancak alacakların haczinde de temel kural alacakların paraya çevrilmesi ve elde edilen ile alacaklının tatmin edilmesidir. Haczedilen şeyin para olması halinde ise paraya çevirmeye gerek olmayacaktır. Bu yüzden markanın haczinde de alacaklının tatmin edilmesi için markanın satılarak paraya çevrilmesi gerekir.

Markanın satılarak paraya çevrilmesine, hakların paraya çevrilmesine uygulanan ve tahdidi olmayan İİK. m. 121 hükmü uygulanacaktır. Zira 121. Madde de “ bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukarıdaki maddelerde gösterilmeyen başka nevi malların satılması lazım gelirse icra müdürü satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar. “ hükmü getirilmiştir.

Dolayısıyla icra müdürü satışın m. 121 kapsamında nasıl yapılacağını icra mahkemesinden soracaktır. İcra mahkemesi de gerektiğinde ilgilileri de dinledikten sonra satışın açık arttırma suretiyle yapılmasına karar verebileceği gibi satış için bir memur da tayin edebilecek ya da diğer tedbirleri alabilecektir. İcra mahkemesi ilgili kişilerin görüşleriyle bağlı olmayıp sunulan görüşlerin aksi yönünde de karar verebilecektir. Kanaatimizce ilgili kavramına girmemesi ve kanunda belirtilmemesine rağmen İcra Mahkemesi satışın nasıl yapılacağına karar verirken bilirkişilerin[35] görüşünü almalıdır.

İİK. m. 121/II’y ye göre İcra Mahkemesi, ilgililerin veya bilirkişinin görüşünü aldıktan sonra;

Markanın açık arttırma yolu ile satılıp, elde edilen para ile alacaklının alacağının ödenmesine karar verebilir,

Markanın satılması için bir memuru görevlendirip, satışı bu memura bırakabilir,

Gerekli gördüğü diğer tedbirleri İİK. m. 121/II gereğince alabilir.

İİK. m. 121/II’ de İcra Mahkemesinin gerekli gördüğü diğer bir tedbiri alabileceği düzenlendiği için İcra Mahkemesi markanın pazarlık yoluyla satılmasına da karar verebilir. [36]Marka sahibine bir getiri varsa, İcra Mahkemesi alacaklının alacağı ödenene kadar markanın getirisinin alacaklıya veya alacaklıya verilmek üzere İcra Dairesine ödenmesine karar verebilir.

Bu noktada belirtmek isteriz ki; İİK. m. 121 hükmü icra dairesinin uygulamadaki yöntemlerinden farklı bir satış usulü getirmemiştir. Zira madde de yer alan ve icra mahkemesine satış memuru tayin yetkisi veren hüküm de çok yerinde değildir. İcra mahkemesinin atayacağı bir satış memurunun da mahcuz malın ya da hakkın satışını icra müdüründen daha iyi bir şekilde yapabileceğini kabul etmek de pek mümkün görünmemektedir. Diğer bir nokta da icra müdürünün tayin ettiği satış usulü konusunda ilgililer bu yöntemin malın satışı konusunda gerekli faydayı sağlamayacağını düşünüyor iseler ya da bütün ilgililer mal ya da hakkın pazarlık sureti ile satışını talep etmişler ancak icra müdürü açık artırma ile satışa karar vermiş ise icra müdürünün bu kararına karşı icra mahkemesine şikâyet hakkı bulunduğundan icra mahkemesi de satış usulü konusunda zaten bir karar vermek durumunda kalacaktır. Ancak herhangi bir şikâyet olmaksızın icra dairesinin haczedilen bir mal ya da hakkın satışının ne şekilde olacağına konusunda icra mahkemesinden görüş istemesi, icra mahkemelerinin iş yoğunluğunu artırabileceği gibi ayrıca satış işlemlerinin de bir an önce hızlı bir şekilde gerçekleşmesini önleyen ve zaman kaybına sebebiyet veren bir usul olarak karşımıza çıkmaktadır. [37]

KAYNAKÇA

ÜNAL, Mücahit                             Marka Tescilinden Doğan Haklarla İlgili Hukuki İşlemler, Seçkin, Ankara, 2007.

TEKİNALP, Ünal                             Fikrî Mülkiyet Hukuku, Beta, İstanbul, 2002.

KAYA, Arslan                                 Marka Hukuku, Arıkan Basım, 2006.

KURU, Baki                                     İcra ve İflas Hukuku, Seçkin.

DÖNMEZ, Murat                          Marka Haczi ve Paraya Çevrilmesi, TBB Dergisi, Sayı 84, Ankara, 2009.

BELEK, Veysel                                T.C. Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı, Markanın Devrinin, Haczinin Ve Bu İşlemler Açısından Marka Değerlemesinin İncelenmesi, Ankara, 2011.

[1] ARSLAN, Kaya, Marka Hukuku, S. 34.

[2] ÖZEL, Çağlar, Marka Lisansı Sözleşmesi, S. 36.

[3] KURU, Baki, İcra ve İflas, C.I. S. 616.

[4] UYAR, Talih, İcra Hukukun Esasları, S.5.

[5] TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet, SS.N.14.

[6] KURU, Baki, İcra ve İflas, S. 813.

[7] TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet, S. 429 (Athammer/Ströbele/Klaka)

[8] ARKAN, Sabih, Marka, C. II., S. 207.

[9] ARKAN, Sabih, Ticari İşletme, S. 164; TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, SS22. N.40.

[10] TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, SS 2.N.42,

[11] ARKAN, Sabih, Marka, C. I.S.47.

[12] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S.711.

[13] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S.716.

[14] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S. 717.

[15] ARKAN, Sabih, Marka, C.I, S. 68.

[16] ARKAN, Sabih, Marka, C.I. S.47.

[17] KURU, Baki, İcra ve İflas, C.I. S.757.

[18] Aynı yönde bkz. ÜNAL, Tekinalp, Fikri Mülkiyet, SS. 28. N. 16; YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S. 713-714.

[19] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S. 713.

[20] KURU, Baki, İcra ve İflas, C.I. S. 208.

[21] TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet, SS. 28 N.16; YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S. 713-714.

[22] KURU, Baki, İcra İflas, C.I. S.687.

[23] KURU, Baki, İcra İflas, C.I. S.714.

[24] KURU/ARSLAN/YILMAZ, S. 281.

[25] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S.715.

[26] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S.712.

[27] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S.712.

[28] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S.712; ÜNAL, Tekinalp, Fikri Mülkiyet, SS 29.N.19.

[29] ARKAN, Sabih, Marka, C.I. S.124-125.

[30] 12. HD. T. 09.03.2000 E.1999/8623 K.2000/2232 (YKD. 2000/11, S. 1702)

[31] ARKAN, Sabih, Marka, C.II. S.176.

[32] ÜNAL, Tekinalp, Fikri Mülkiyet. S.29. N. 45-48.

[33] ARKAN, Sabih, Marka, C.II. S. 174.

[34] KARAHAN, Sami, Hükümsüzlük, S. 143.

[35] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S. 719.

[36] YASAMAN/ALTAY, KHK Şerhi, S. 719.

[37] DÖNMEZ, Murat, TBB Dergisi, Sayı 84,  S. 383, 2009

SON MAKALELER