Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası

Ülkemizde, kültürel yapımız nedeniyle sıkça karşılaşılan, genellikle murisin sağ iken mirasçılarından biri ya da birkaçını, ardında bırakacağı mirasından mahrum bırakma niyetiyle giriştiği bir yoldur. Özellikle son yıllarda hız kazanan kentsel dönüşüm furyası ile mahkemelerimizde ikame edilen tapu iptal ve tescil davalarında çok ciddi bir artış olmuştur.

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davasının temelinde yatan kavram, görünürde yapılan hukuki işlem ile asıl amaçlanan iradelerinin birbiri ile uyuşmamasıdır. Zira tarafların, danışıklı olarak 3. kişilerin miras hakkından mahrum kalmasını sağlamak adına giriştikleri işlem, genellikle ivazsız olarak yapılan bir hibe iken, çıkacak yüksek harç oranından kurtulmak adına tapu dairesinde satış yolu ile devirler yapılmaktadır.

Muris muvazaası; 01.04.1974 ve 16.03.1990 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında; “miras bırakanın danışıklı olarak mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında, tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklaması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin BK’nun 18. Maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinde şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek, dava açabilmelerine olanak veren hukuki bir olgu olarak tanımlanmaktadır.”

Gene Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/1-2302 K. 2015/1313 – T. 6.5.2015 kararında, muris muvazaasına dayalı davaların açılmasının herhangi bir zaman aşımına bağlı olmadığı belirtilmiştir. Zira muvazaalı yapılmış olan bir işlemin kamu düzenine aykırılık teşkil ettiği düşünüldüğünde hükümsüzlüğüne karar verilmesi de her zaman mümkün olacaktır.

Yapılacak yargılama esnasında işlemin muvazaalı olup olmadığının tespitinde mahkeme bazı kıstasları göz önünde bulundurmaktadır. Bunlar muvazaalı yapıldığı iddia edilen satışın, gerçek bir satış işlemi olup olmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır.

  • Satışı yapan murisin satış neticesinde elde edeceği paraya ihtiyacı olup olmadığı,
  • Satışta tapu dairesine beyan olunan satış bedelinin taşınmazın rayiç değerinde olup olmadığı, değilse hakkaniyetle örtüşmeyecek oranda bir nispetsizliğin var olup olmadığı,
  • Muris ve devralan arasında yapılmış gerçek bir para alışverişinin olup olmadığı,
  • Taraflar arasında ki beşeri ilişki,
  • Vb.

Nitekim mahkemenin yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu yönünde kanaat oluşturması halinde, tapuda yapılan temlik işleminin iptaline karar verecek ve sanki o satış işlemi hiç olmamış gibi yasal mirasçıları, miras konusu taşınmazın tapu siciline malik sıfatı ile kayıt edecektir.

Muris muvazaası davasında görevli mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 2/I’de yer alan “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir” hükmüne göre asliye hukuk mahkemeleri görevli mahkemedir.

Muris muvazaası davasının konusunu oluşturan mal varlığı değeri eğer, tapulu bir taşınmaz ise; HMK m. 12/I’e göre “Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.” Hükmü gereğince taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi, yetkili ve görevli mahkeme olacaktır.

SON MAKALELER