Nafaka Türleri

Aile Hukuku serimizin bir önceki yazısında güncel Yargıtay kararları ışığında boşanma davalarında ispat ve delil konuları ele alınmış olup serimizin bu yazısında nafaka türlerinin hukuki nitelikleri ve dayanakları güncel mevzuat da göz önünde tutularak incelenecektir.

Nafaka, sosyal hayatın yapı taşını oluşturan aile düzenini korumak ve aileyi meydana getiren fertlerin yaşamlarını devam ettirebilmeleri ve en azından asgari yaşam standartlarını temin edebilmeleri için tutarı ve koşulları mahkeme tarafından karara bağlanan maddi tahsisattır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda dört çeşit nafaka düzenlenmiştir. Nafaka davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile Mahkemesidir.

 

  1. Tedbir Nafakası
  2.  İştirak Nafakası
  3. Yoksulluk Nafakası
  4. Yardım Nafakası

Tedbir Nafakası

Boşanma veya ayrılıkdavası sürerken eşlerden birinin veya ergin olmayan çocukların yoksulluğadüşmesi, asgari yaşam düzeyini karşılayamaması nedeni ile ödenmekle yükümlünafaka türüdür. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Geçici Önlemler” başlıklı169. Maddesi “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır” hükmünü içerir. Uygulanan bu hükme göre hakimin, bu konuda bir talebin varlığını aramaksızın, davanın kesinleşinceye kadarki sürede, özellikle eşlerin ve çocukların barınmasına ve malların yönetimine ilişkin geçici önlemleri re’sen alması gerekir. Bu geçici önlemlerden birisi de tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakası, talebe bağlı olmaksızın hakim tarafından takdir edilir ve geçici bir önlem olarak boşanma davası sırasında hükmedilen tedbir nafakası, boşanma davasında verilen karar kesinleşene kadar devam etmektedir. Boşanma davası kesinleştikten sonra olan süreçte tedbir nafakası tamamen kalkabilir veyahut iştirak ve yoksulluk nafakası şeklinde devam edebilmektedir. Bu kapsamda tedbir nafakasının yargı mercilerince nasıl ele alındığını inceleyerek açıklamaya çalışacağız.

1-     T.C. Yargıtay 3.HD 2013/5259 E. 2013/7076K. sayılı ve 30.4.2013 tarihli kararından özetle; “Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği davalı ( koca )evlilik birliğinin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. ( TMK.186/son) davacı ( kadının ) belirli bir gelirinin bulunması, hatta gelirinin davacı kocadan fazla bile olması davalı kocaya ortak giderlere ( elektrik, su, telefon, yakıt, kira parası vs. ) katılma yükümlülüğünden tamamen kurtarmaz. Davalı kadının gelirinin bulunması nafaka takdirine engel değildir”

2-    T.C. Yargıtay 2.HD 2013/1834 E.2013/26011 K. sayılı 12.11.2013 tarihli kararından özetle; “Davacı-karşı davalı kocanın işsiz olması ve gelirinin bulunmaması hükmedilen tedbir nafakasının tamamıyla kaldırılmasını gerektirmez. Bu durum ancak daha önce takdir edilen nafakanın indirilmesi için bir gerekçe olabilir.”

İştirak Nafakası

İştirak nafakası, boşanma davası sonucunda velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, velayet hakkı verilen eşe müşterek çocuklarının bakım ve yetiştirme yükümlülüğüne katkıda bulunması amacıyla mali gücü oranında katılmasıdır. 4721sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Hakimin Takdir Yetkisi” başlıklı 182/2. Maddesi “Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.” hükmünü içerir. Kanun hükmünden de anlaşılabileceği üzere, velayet hakkına sahip olmayan eşin de mali gücü oranında müşterek çocuğun giderlerine katılma zorunluluğunu belirtmiştir. İştirak nafakası davası Türk Medeni Kanunu’nun 329. Maddesi uyarınca çocuğa fiilen bakan ana veya baba, ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gerekli durumda atanacak kayyım veya vasi ve ayırt etme gücüne sahip olan çocuk tarafından açılabilecektir. İştirak nafakasının ne zaman sona ereceği sık sorulan sorular arasındadır.  Türk Medeni Kanunu’nun 328. Maddesinin 1. ve 2. fıkrası “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder”. “Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmüne bağlamıştır.

Yoksulluk Nafakası

Boşanma davası sonuçlandıktan sonra eşlerin, kendi geçimlerini bizzat kendilerinin temin etmeleri beklenir. Buna rağmen kanun koyucu; toplumsal ve ahlaki düşüncelerle, Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinin 1. fıkrasını “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” hükmünü içeren kanun maddesini düzenlemiştir. Yoksulluk nafakası konusunda sıkça sorulan sorulardan bir tanesi de yoksulluk nafakası almanın şartları var mıdır, nelerdir? Elbette yalnızca belli koşulları taşıyan eş, yoksulluk nafakasını talep edebilmektedir. Bu şartlar ise:

- Nafaka Talep Eden Eş Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşecek Olmalıdır

Türk Medeni Kanunu’nun175. Maddesinin 1. fıkrasında geçen “yoksulluğa düşecek” olması ifadesinde belirtildiği gibi boşanma davası sonucu nafaka talep eden eş boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olmalıdır. Bu ifadenin yasal bir tanımlaması olmamasına karşın Yargıtay kararlarında kurallara bağlanmıştır; TC. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656 E.,688 K.; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 gün ve2009/2-73-118 sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.

-Yoksulluk Nafakası Talep Eden Ağır Kusurlu Olmamalıdır

Yoksulluk nafakası talep eden ağır kusurlu olmamalıdır. Yoksulluk nafakası talep edecek olan eş için ‘kusur’ önemlidir. Nafaka almak isteyen eş; ağır kusurlu olmamalıdır. Diğer eşten daha az kusurlu ya da eşit kusurlu olmalıdır.

- Yoksulluk Nafakası Talebinde Bulunmak

Hakim, yoksulluk nafakasına re’sen karar veremez, mutlaka yoksulluk nafakasını isteyen taraf talepte bulunmalıdır. Mahkemeden talep edilmedikçe hakim yoksulluk nafakasına karar veremez.

Son olarak da her ne kadar tartışmaların odağında ‘süreli nafaka – süresiz nafaka’ ifadeleri varlığını devam ettirse de güncel mevzuata göre yoksulluk nafakasının süresiz olduğu sonucuna varıyoruz.

T.C. Yargıtay 2.HD 2008/4558 E. 2009/7016 K. sayılı 13.4.2009 tarihli kararından özetle; “Davacı kadının temizlik şirketinde çalıştığı ve düzenli gelire sahip olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların gelirleri birbirine denktir. Koşulları oluşmadığı halde Türk Medeni Kanununun 175. maddesi gereğince yoksulluk nafakasına hükmolunması doğru değildir.”

Yardım Nafakası

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz yoksulluk, iştirak ve tedbir nafakalarının hepsi boşanma ile ilgili kavramlardır. Yardım nafakasının ise, boşanma davası veya evlilik ile bir ilgisi yoktur. Bu nafaka, bir kimsenin, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoyu ile kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir. Türk Medeni Kanunu’nun “Nafaka Yükümlülükleri” başlıklı 364. Maddesi “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” hükmünü içeren kanun maddesini düzenlemiştir. Bu nafaka türünde önemli nokta “yoksulluk halidir”.

T.C. Yargıtay 3.HD 2004/10816 E. 2004/11187 K. sayılı 18.10.2004 tarihli kararında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ), gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların..." yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.”

T.C. Yargıtay 3.HD 2015/16747E. 2016/174 K. sayılı 18.1.2016 tarihli kararında; “Somut olayda; davacının serbest meslek sahibi olup, gelirinin tespit edilemediği, davalının ise matbaada asgari ücretle çalıştığı tespit edilmiştir. Nafaka alacaklısı kadının aldığı asgari ücretin; yukarda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Davalının asgari ücret ile  çalışıyor olması nafakanın kaldırılmasına değil, azaltılmasına etki edecek olgulardandır.

SON MAKALELER