Oto Ekspertiz Raporları ve Franchise Verenin Sorumluluğu

Oto ekspertiz; bu konuda uzman kişilerce teknik cihaz ve ekipmanlarla otomobillerin detaylı biçimde incelenmesi ve bu hususta görüş bildirilmesi anlamına gelmektedir. 13Şubat 2018 tarih ve 30331 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “İkinci El Motorlu Kara Taşıtların Ticareti Hakkında Yönetmeliğin” 14.maddesi uyarınca ikinci el araçlar için ekspertiz raporu alınması zorunludur. Hüküm gereğince yetki belgesine sahip işletme tarafından ikinci el motorlu kara taşıtı satışından hemen önce ekspertiz raporu alınır ve raporun bir nüshası satış esnasında alıcıya teslim edilir. Ekspertiz raporunda ikinci el motorlu kara taşıtının özellikleri, arıza ve hasar durumu ile kilometre bilgilerine yer verilir.  Ekspertiz raporunu düzenleyen kişiler ekspertiz raporundaki bilgilerin taşıtın gerçek durumunu yansıtmamasından sorumludur.

Pek çokalım-satım sürecinde alınan oto ekspertiz raporlarından kaynaklanan eksiklikler yahut da kusurlu hizmet nedeni ile tüketiciler mağduriyet yaşamaktadırlar. Öncelikle belirtmek gerekir ki Yönetmeliğin 15.maddesi uyarınca ‘ikinci el otomobil ve motosikletin motor, şanzıman, tork konvertörü, diferansiyel ve elektrik sistemi, satış tarihinden itibaren üç ay veya beş bin kilometre, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden işletmenin garantisi altındadır. İşletme, garanti kapsamına giren hususları sigorta yaptırmak suretiyle karşılayabilir.’

İkinci el araç alım satım piyasasının en çok hacim gösterdiği ülkelerden biri olan Türkiye’de ikinci el araçlara yönelik ekspertiz hizmetleri de üst seviyede bulunmaktadır. Sektörde profesyonel düzeyde hizmet veren onlarca firma, ülkenin her noktasında faaliyet gösterebilmek amacı ile işlerini sözleşmelerle bayiliklere vermektedirler. Ancak çoğu zaman oto ekspertiz şirketleri arasında imzalanan franchise sözleşmeleri nedeni ile husumetin kime yöneltileceği konusunda tartışmalar gündeme gelmektedir. Yazımızın devamında franchise sözleşmelerinin niteliği, franchise verenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğu ve ilgililerinin olanakları hakkında değerlendirmelere yer verilecektir.

Franchise sözleşmesi; franchise verenin kendisine ait “üretim, işletme ve pazarlama sistemini” oluşturan fikri ve sınai haklar üzerinde franchise alana kullanma hakkı tanıma, onu franchise sistemine dahil etme ve destekleme borçlarından oluşan bir sözleşmedir. Buna karşılık, franchise alanın da franchise verenin belirlediği kurallar doğrultusunda ve ona ait olan fikri ve sınai unsurları kullanarak kendi ad ve hesabına sürümü gerçekleştirme ve franchise verene belirli bir ücret ödeme borçları söz konusudur. Oto ekspertiz kuruluşları açısından ise profesyonel düzeyde hizmet veren firmalar, bayilerini bu sisteme entegre etmektedirler. Aynı zamanda franchise veren şirketler franchise alan şirketlerle imzaladıkları sözleşmelere ekledikleri sorumsuzluk kayıtları ile olası bir uyuşmazlık halinde kendilerinin söz konusu hizmet kusurundan sorumlu olmayacaklarını iddia etmektedirler. Bu ve benzeri iddialar hukuk düzeninin parametreleri içinde asılsız olmaktan öteye gitmemektedir. Şöyle ki; franchise sözleşmeleri sürekli bir borç ilişkisi doğurmaktadır. Yargıtay ifadelerinde de “uzun süreli imtiyazdan doğan sürekli iş ilişkileri bütünü” olarak tanımlanırlar. Doktrin ve Yargıtay görüşlerinden de anlaşılacağı üzere, Franchise sözleşmesi ile yalnızca bir kullandırma hakkı tesisi değil markanın güvenilirliği ve sunduğu hizmetlerin kalitesinin paylaşma durumu ve hukuki ilişkinin sürekliliği ile hukuki sorumluluğun devamı da söz konusudur. Franchise ilişkisinin taraflarından hangisinin tazminat yükümlülüğüne sahip olduğu ise yalnızca bir iç ilişkidir, üçüncü kişinin taraflardan hangisine gideceği ise bir seçimlik hak niteliğindedir. Zira, araç ekspertiz hizmeti yalnızca isim hakkına dayalı olmayan belli bir lisanslandırma ve buna bağlı teknik bilgi, yetenek ve donanım gerektiren, kalifiye bir hizmettir.

Diğer yandan franchise sözleşmeleri; düzenleyenin ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanılmak amacı ile önceden tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme türü olan ve TBK 20-25 arasında hükümleri bulunan genel işlem koşulları kapsamına giren hükümlerin var olduğu sözleşmelerdir. Maktu olarak hazırlanan bu sözleşme türü, sözleşme serbestliği ilkesinin bir istisnası olup her türlü sözleşmeden farklı sonuçlar doğurmaktadır. TBK 21 uyarınca “Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlanmasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Ekspertiz raporlarında ise genellikle sorumsuzluk kaydına ilişkin hükümler sayfalara tüketicinin farketmeyeceği şekilde yerleştirilerek karşı tarafın dikkatsizliğinden yararlanılmaya çalışılmaktadır ki tüketicinin benzeri bir durum halinde bu sorumsuzluk kaydının geçersizliğini sürme imkanı bulunmaktadır.

Ayıplı hizmet karşısında tüketicinin haklarına gelecek olursak; hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici, hizmetin yeniden görülmesi, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme haklarından birini sağlayıcıya karşı kullanmakta serbesttir. Sağlayıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar sağlayıcı tarafından karşılanır. Tüketici, bu seçimlik haklarından biri ile birlikte Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.

Franchise sözleşmesinin var olmasının nedeni bir kişi ya da kurumun franchise veren şirketin müşteri portföyü ve ticari itibarını kullanarak iş imkanı yaratmaktır. Bir tüketici hizmet alacağı şirketi seçerken franchise veren şirketin sağladığı hizmet güvencesine ve olanaklara güvenerek seçmektedir. Bu nedenle de sağlayıcı kavramı geniş yorumlanmalı ve franchise alan şirketin adeta franchise veren şirketin hizmet kalitesini ve güvenini vekaleten tüketiciye sağladığı düşünülmelidir. Uyuşmazlık olması durumunda tüketici istediği herhangi bir yetkiliye karşı öne sürebilme özgürlüğüne sahip olup tazminat sorumluluğunun asıl kimde olduğu bir rücu yani iç ilişki meselesidir.

SON MAKALELER