Taksi ve Dolmuş Şoförlerinin İşçilik Alacağı Talepleri Açısından Hukuki Durumları

Ülkemizde kendine ait araçları bulunmayan taksi ve dolmuş şoförlerinin başkalarına ait taksi ve dolmuşlarda çalışması halinde sigortalarının yaptırılmadığı yahut da işten ayrılmaları durumunda alacaklarının ödenmediği sıkça görülmektedir. Yine mevzuat düzenlemeleri kapsamında şoförlerinin alacak talepleri açısından görevli mahkemenin ve uygulanacak hukuk alanının tespitinde farklılık yaşanmaktadır. Bu kapsamda yazımızda taksi ve dolmuş şoförlerinin çalıştığı araçta mal sahibinin çalışıp çalışmamasının yani esnaf olarak değerlendirilip değerlendirilmemesinin sonuçlarını, uyuşmazlığın İş Kanunu’na ya da Borçlar Kanunu’na tabi olması halinde şoförlerin plaka sahibinden isteyebileceği alacak türlerini güncel içtihatlar çerçevesinde inceleyeceğiz.

Öncelik ile uyuşmazlık halinde taraflar arasındaki ilişkin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda İş Mahkemelerinin görevli olup olmayacağı hususunun çözümlenmesi gerekmektedir. Aşağıda yer verilen Yargıtay kararında bu husus değerlendirilmiştir:

T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2016/16215 K. 2020/4814 sayılı ve 3.6.2020 tarihli kararından özetle;

“Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır. 5362 Sayılı Yasadaki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 Sayılı Kanun döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir. Dairemizin 2008 yılında vermiş olduğu kararlar bu doğrultudadır.

5362 Sayılı Kanun'un 3. maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması halinde, 4857 Sayılı Kanun'un 4. maddesinin ( ı ) bendi uyarınca, bu işyeri İş Kanununun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 Sayılı Yasaya tabi olacaktır.

Somut olayda davalı vekilinin 21.10.2015 tarihli celsedeki açık beyanına göre minibüs sahibi davalının bizzat çalışmadığı, minibüste 3 şoför çalıştırdığı anlaşılmakla ve kaldı ki daha sonra beyan edildiği gibi çalışan sayısı 2 olsa dahi davalı bizzat çalışmadığı için sadece bu nedenle dahi esnaf kabul edilemeyeceği davalının İş Kanununa tabi işveren olduğu gözetilerek yargılamaya devamla davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır.”

Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere 507 sayılı Kanun’da yer alan "geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin" ibaresinin kaldırılmasının ardından yeni düzenlemeler karşısında 21.06.2005 tarihinden sonraki dönem açısından İş Kanununun kapsamı belirlenirken “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın İş Kanunu hükümlerine tabi olup olmamasının belirlenmesinde esnaf sayılıp sayılmama kriterleri önem arz edecektir. Diğer bir minvalde esnaf ve sanatkar faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması halinde, görevli mahkeme iş mahkemeleri olmayacak ise de araç sahibinin kendisinin de bu faaliyet kapsamında araçta çalışıp çalışmadığı önem arz etmektedir. Zira çalışmayan, sadece istihdam sağlayan araç sahibi işveren konumunda olacaktır. Diğer yandan başka bir Yargıtay kararında da bu değerlendirmelere yer verilmekle birlikte görevsizlik yönünden etkisinin olmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin hukuk mahiyeti açısından önemli olduğu vurgulanarak; ilkeler kapsamında uyuşmazlığın Borçlar Kanunu’ndaki hükümler esas alınarak çözümlenmesi gerektiğine kanaat getirmiştir.

T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2019/6512 K. 2021/2448 sayılı ve 27.1.2021 tarihli kararından özetle;

“4857 Sayılı Kanun'un 4. maddesinin 1. fıkrasının ( ı ) bendi uyarınca,"507 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanununun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz. Kısaca, işçi, esnaf niteliğindeki işyerinde çalışıyor ve bu işyerinde çalışan kişi sayısı 3ve daha az ise, işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlığın iş mahkemesinde değil, görevli hukuk mahkemesine çözümlenmesi gerekir.''

Yeni Kanun'un 3. maddesine göre "Esnaf ve sanatkar: İster gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri" olarak belirtilmiştir. 507 Sayılı yasada yazılı olan "geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin" sözcüklerine yeni yasada yer verilmemiştir. Yeni kanunun düzenlemesi karşısında artık 21.06.2005 tarihinden sonra 4857 Sayılı Kanun'un kapsamını belirlerken, "geçimini münhasıran bu işten sağlama" ölçütü dikkate alınmamalıdır. 5362Sayılı Kanun'daki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka kriterlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 Sayılı kanun döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni kriterler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir.5362 Sayılı Kanun'un 3. maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkar faaliyeti kapsamında kalan işyerinde 4857 Sayılı Kanun'un 4/ı bendi uyarınca, üç kişinin çalışması halinde bu işyeri iş kanunun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede, üç işçi yerine "üç kişi" den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri, 4857 Sayılı Kanun'a tabi olacaktır. 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında “Mülga 5521 Sayılı Kanun gereğince kurulan iş mahkemeleri, bu Kanun uyarınca kurulmuş iş mahkemeleri olarak kabul edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar, açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur. ” hükmü yer almaktadır. 7036 Sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1/a bendi gereğince 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.

Somut uyuşmazlıkta, tüm dosya kapsamı ve davacı tanığı beyanından davalıya ait takside davacıyla birlikte iki çalışan olduğu ve davalının da çalıştığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davacının yapmış olduğu işin İş Kanununa tabi olmadığı ancak 7036 Sayılı Kanun'un 5/1-ave Geçici 1/1. maddeleri gereğince davaya iş mahkemesinde görülmesine devam edilmesi ve uyuşmazlığın davacının davalı işyerinde çalıştığı dönemler de gözetilerek 818 Sayılı Borçlar Kanunu ile 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'na göre çözülmesi gerekirken İş kanunu hükümlerinin uygulanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Son olarak T.C. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E.2003/635 K. 2003/5066 sayılı ve 24.4.2003 tarihli kararında iş sözleşmesinin önemli özelliklerinden birinin ekonomik riskin, bir başka deyişle kâr ve zararın işverene ait olması olduğu; İşçi, işyeri veya işletmede ekonomik riski taşımadığı, bir hukuki ilişkide hukuki ve kişisel bağımlılık yoksa işçinin kar veya zarar riskini taşıması, bu hukuki ilişkinin iş sözleşmesi olmadığı yolunda tek başına yeterli bir kriter olmasa da çok önemli bir kriter olduğu; genel olarak taksi şoförünün araç sahibine her gün düzenli olarak yaptığı ödemeden geride kalanın kazanç olduğu bir ilişkide ekonomik riski taşıyanın şoför olacağının açık olduğu, iş sözleşmesinin kazanç-ekonomik bağımlılık temeline değil, otorite-bağımlılık ilişkisine dayandığı, iş sözleşmesinde işverenin yönetim hakkı, emir ve talimat verme yetkisi, işçinin de bu emir ve talimatlar doğrultusunda iş görme borcunu ifa yükümlülüğü olduğu şeklinde değerlendirmelerde bulunmuştur. Kararda açıklanan bu maddi olgulara göre taraflar arasındaki ilişki iş ilişkisi olarak kabul edilmesi gerektiği; davalı bedeni çalışmasını koymadığından fiili olarak şoförlük yapmadığından esnaf olarak da nitelendirilemeyeceğinden, İş Kanunu kapsamında kalan davacının istemleri hakkında esasa girilerek karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile HMK.'un 114 ve 115. maddelerine aykırı olarak görevsizlik kararı verilmesinin hatalı olduğuna kanaat getirilmiştir.

İşçinin Uygulanacak Hukuk Alanına Bağlı Olarak Hakları Neler Olacaktır?

Yukarıdaki açıklamalar beraberinde işten ayrılan, sözleşmesi haksız şekilde feshedilen taksi ya da dolmuş şoförünün alacakları bulunması ve taraflar arasındaki ilişkinin Türk Borçlar Kanunu’na tabi olmasına kanaat getirilmesi halinde, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, resmi ve dini bayramlardaki çalışmalarının karşılığı olan ücretleri yani İş Kanunu’nda öngörülen tüm işçilik alacaklarını alıp alamayacağı sorularını beraberinde getirecektir.

Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti gibi alacaklar İş Kanunu tarafından işçiye tanınan haklar olduğundan taraflar arasındaki ilişkiye Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanmasına karar verilmesi halinde hak kazanılamayacak olup şoförlerin Türk Borçlar Kanunu kapsamında hizmet sözleşmesi çerçevesinde hak sahibi olduğu alacakları istenebilecektir. Bu hususa dair Yargıtay kararını da aşağıda bilgilerinize sunarız:

T.C. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2003/635 K. 2003/5066 sayılı ve 24.4.2003 tarihli kararından özetle;

“Davacının davalıya ait ticari takside şoför olarak çalıştığı uyuşmazlık konusu değildir. Davacı iş akdinin haksız fesih edildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile izin ücreti alacağının verilmesini istemiştir. Davalı iş akdi bulunmadığını savunmuştur. Taraflar arasındaki hizmet ilişkisi ile bu ilişkinin hukuki niteliğine göre olayda 1475 sayılı yasanın 5. maddesi uyarınca olaya iş kanununun uygulanmasına olanak yoktur. Kıdem tazminatı ve izin ücreti iş kanununa tabi sözleşmelerde işçinin yasanın 14. maddesi koşulları oluşması halinde isteyebileceği bir tazminattır. İş kanunu uygulanamayacağından kıdem tazminatı ve izin ücreti istenemez. Yanlar arasında belirsiz süreli hizmet sözleşmesi vardır. Böyle bir sözleşmenin işveren tarafından feshi halinde24.6.1959 günlü E/32-K/26 sayılı içtihadı birleştirme kararında benimsendiği gibi işçi B.K. 325. ve 96. maddelerine dayanarak çalışmasına engel olunmasından doğan zararı isteyebilir. Sözleşmeye aykırı hareketten itibaren Borçlar Kanunu hükümlerine göre gerekli olan feshi ihbar süresinin sonuna kadar geçerli olduğunun kural olarak kabul edilmesi gerekeceğinden tazminatın feshi ihbar süresinin sonuna kadar hesaplanması gerekir. Mahkemece Borçlar Kanunun341. maddesi gözetilerek tazminatın hesap edilip, davacının bunun dışında kalan kıdem-ihbar tazminatı ve izin ücreti taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, olaya uymayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”

SON MAKALELER