Tüketicilerin günlük hayatta yaptıkları birçok alışverişte ayıplı mal kavramıyla karşılaşılmaktadır. Özellikle internetin hayatımızda kapladığı yerin artmasıyla birlikte satın alınan ürünlerin sözleşmede belirtilen nitelikleri taşımaması ya da göründüğü gibi olmama durumlarının sık görülmesi, ayıplı mal kavramının daha çok karşımıza çıkmasına sebebiyet vermektedir. Bir malı satın alan kişi tüketici olarak nitelendirilir. Tüketici işlemlerinin tarafları, tüketici ile malı satan gerçek ya da tüzelkişi satıcısıdır. Bu satım sözleşmelerinde malların sözleşme kurulmadan önce belirtilen nitelikte olmaması halinde ayıplı mal hususu ortaya çıkmaktadır. Ayıplı mal hususu tüketiciyi yaptığı işlemlerden dolayı malın niteliklerinin belirtilen biçimde şekilde ya da özelliklerinde olmaması durumudur. 6052 sayılı Tüketiciyi Koruma Hakkında Kanun’un 8. Maddesinde ayıplı mal hususunun tanımı yapılmaktadır. Anılan maddeye göre; “MADDE8 – (1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.
(2) Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir.
(3) Sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede kararlaştırılan süre içinde teslim edilmemesi veya montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu altında gerçekleştirildiği durumlarda gereği gibi monte edilmemesi sözleşmeye aykırı ifa olarak değerlendirilir. Malın montajının tüketici tarafından yapılmasının öngörüldüğü hâllerde, montaj talimatındaki yanlışlık veya eksiklik nedeniyle montaj hatalı yapılmışsa, sözleşmeye aykırı ifa söz konusu olur.”
TKHK madde 8/1’e göre;
a) Sözleşmede taahhüt edilen hususların malda bulunmaması (Subjektif Ayıp) veya
b) Normal koşullarda malda bulunması gereken özellikleri bünyesinde bulundurmaması (Objektif Ayıp)
hallerinin mevcut olması malın ayıplı olduğunu göstermektedir. Taraflar aralarında yaptıkları sözleşmede malın belli başlı bazı özellikleri taşıyacağı konusunda anlaşma yapabilirler. Sözleşme kurulurken taraflara verilen bu serbesti sayesinde belirlenen özelliklerin ifadan sonra malda bulunmaması sözleşmeye aykırılık sonucu belli başlı satıcıya yüklenen sorumlulukları ortaya çıkarmaktadır. Malın tarafların sözleşmede kararlaştırdıkları unsurları taşımaması durumunda mal, ayıplı mal olarak kabul edilecektir. Normal şartlarda, sözleşmede tespit edilen hususlar konusunda ayrıca bir anlaşma yapılmamış olsaydı malın ayıplı olmayacağı kabul edilmiş olsa bile, taraflar sözleşmede açıkça malın bazı özellikleri bünyesinde barındıracağını kabul etmiş olduklarından, sözleşmede kararlaştırılan taahhüde aykırı olan mal ayıplı mal sayılır.
Gizli Ayıp
Gizli ayıp, ifası gerçekleşen borcun konusunu oluşturan malın kullanılmasıyla ya da tesliminden sonra ortaya çıkan ayıp türüdür. Tüketici tarafından gizli ayıbın öğrenilmesinden sonra ivedilikle durumu satıcıya ya da diğer ilgililere bildirmesi beklenmektedir. TKHK’ de açık ayıba karşın gizli ayıp olması durumunda herhangi bir süre belirlenmemiştir. Tüketiciden beklenen tek şey gizli ayıbın ortaya çıkmasından sonra derhal durumu bildirmesidir. Eski TKHK’ de tüketiciye ayıbın öğrenilmesinden itibaren 30 günlük süre verilerek durumun satıcıya bildirilmesi ve ayıplı malın sözleşmede belirlenen niteliklerine kavuşması amaçlanmıştır. 30günlük süre tüketici için aslında bir dezavantaj oluşturmaktadır. 6052 sayılı TKHK’ de 30 günlük süre kavramı yerini derhal bildirme şeklinde düzenlenmiştir. Bu sayede tüketici daha avantajlı bir konuma gelmiştir.
Açık Ayıp
TKHK madde 10/1’ e göre “Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz.” Denilmektedir. Malın tüketiciye teslim anından itibaren 6 aylık süre içerisinde malda ayıbın meydana gelmesi malın teslim anında ayıplı olduğu anlamını taşımaktadır. Kanun koyucu basit incelemeyle ya da 6 aylık süre içerisinde ortaya çıkan ayıbın malın satıldığı anda da aynı ayıba sahip olduğunu ifade ederek tüketiciyi koruma altına almaktadır. Ancak satıcı ayıbın tüketicinin kullanımıyla ortaya çıkan bir durum olduğunu ispatladığı takdirde sorumluluktan kurtulabilecektir. Sorumluluktan kurtulabilmek için ispat yükü burada satıcıya yüklenmektedir. 10.Maddenin ikinci fıkrasında ise “Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır.” denilerek tüketicinin basit bir incelemeyle anlaşılabilen ayıplarda satıcının sorumluluğunun bulunmadığını düzenlemiştir.
Sözleşmeye aykırı biçimde mal teslimi, her zaman ayıplı bir malın verilmesi anlamına gelmez. Ayıplı maldan söz edilebilmesi için, sözleşmeyle kararlaştırılan malın teslim edilmiş olması, fakat o malda bulunduğu belirtilen vasıfların bulunmaması veya çeşidi ve niteliği gereği malın taşıması gereken özelliklerin eksik olması gerekir. Malın miktarındaki eksiklikler ayıp sayılmaz. Herhangi bir ürünün belirlenen sayıda teslim edilmemesi gibi durumlarda ayıplı mal değil gereği gibi ifa etmeme yani TBK hükümlerine göre borca aykırılık söz konusu olacaktır.
Tüketicinin Malın Ayıplı Tesliminden Dolayı Elde Ettiği Seçimlik Hakları
Malın sözleşmenin kurulduğu esnada tüketici tarafından bilinmeyen ayıplarının varlığı halinde TKHK tüketiciye bazı seçimlik haklar tanımıştır. TKHK Madde 11’e göre ;
Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme, seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Bu madde uyarınca tüketici satın aldığı malda ayıbın mevcut olması nedeniyle seçimlik haklarından satış bedelinden indirim isteme ve sözleşmeden dönme haklarını kullanırsa bu seçimleriyle bağlı kalır çünkü bu seçimlik haklar niteliği gereği yenilik doğuran haklardan olup tüketicinin vazgeçme şansı bulunmamaktadır. Ancak maddede sayılan diğer seçimlik haklardan ücretsiz onarım veya ayıpsız bir misli ile değişim hakkı kullanılırsa nitelik gereği yenilik doğurucu hak olmaması sebebiyle seçimlik haklar kullanıldıktan sonra dahi tekrardan ayıbın ortaya çıkması durumunda tüketici, diğer seçimlik haklarını kullanabilecektir. Türk Borçlar Kanununun m.227/4 hükmüne göre alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Bu durumun meydana gelmesi tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullanmasıyla satıcının uğrayacağı zarar arasında oransızlık bulunma ihtimaline ilişkinidir. Konuya ilişkin Yargıtay 3. Hukuk Dairesi-K.2020/4435 sayılı kararında “Somut olayda dava konusu ayıp, aracın ön sağ kapı pencere pervazının sacında bulunan yaklaşık 1-3 cm çapındaki 3 adet göçük olup, bilirkişi raporunda bunların400-500 TL’ye basit karasori düzeltilmesi ve boyama ile onarılabileceği, onarım halinde aracın 2. el piyasa değerinin 4.000 TL azalacağı belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece sözleşmeden dönme durumunda elde edilen yarar ile uğranılan zarar arasında satılanın ücretsiz onarılmasını ya da satış bedelinin indirilmesini haklı gösteren bir oransızlığın olup olmayacağı gerekli görülürse alınacak yeni bir bilirkişi raporu ile değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu husus değerlendirilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” denilerek malın ayıplı olması halinde, tüketiciye sağlanan seçimlik hakların, kanunun amacına aykırı olmasının engellenmesi gerektiğini ifade ederek orantılılık ilkesinin taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda dikkate alınması gereken en önemli hususların başında geldiği belirtilmiştir. Ayrıca seçimlik haklara ilişkin TKHK madde 11’in diğer düzenlemelerinde seçimlik hakların kullanılmasındaki esaslar ve durumların farklı olduğu hallerde tüketicinin hangi seçimlik hakkını nasıl kullanması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre ;
(2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz.
(3) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
(4) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içinde yerine getirilmesi zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki listede yer alan mallara ilişkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi, yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içinde yerine getirilir. Aksi hâlde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir.
(5) Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir.
(6) Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.
Ayıplı Mal Kavramında Zamanaşımı Süreleri
TKHK ayıplı mal ile ilgili öngördüğü zamanaşımı sürelerini madde 12’ de hüküm altına almıştır. Bu maddeye göre;
MADDE 12 – (1) Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda taşınmazın teslim tarihinden itibaren beş yıldır .
(2) Bu Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası saklı olmak üzere ikinci el satışlarda satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise üç yıldan az olamaz.
(3) Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.
Eski TKHK açısından tüketiciye verilen bildirim süresi 30 gün olarak düzenlenmişti ancak malın tüketiciye tesliminden itibaren 6 ay sonra ortaya çıkan gizli ayıpların ihbarına yönelik6502 sayılı TKHK’ da herhangi bir düzenleme yapılmadığından TKHK m. 83/1uyarınca genel hükümlere gitmek yerinde olacaktır. Buna göre TBK m. 223/2’deyapılan düzenlemeye göre olağan bir gözlem ile ortaya çıkarılamayacak ayıbın bulunması halinde bu ayıbın sonradan anlaşılması durumunda tüketicinin bu ayıbı “hemen” satıcıya bildirmesi zorunludur. Aslında kanun koyucu teamüle göre bir düzenleme yaparak 6 aylık süre nazara alınmıştır. Bu sayede tüketicinin fark edemediği ve daha sonradan ortaya çıkan gizli ayıplarda tüketiciye süre olarak daha geniş bir hareket alanı tanınmıştır. TKHK’ de öngörülen zamanaşımı süresi 2 yıl olarak düzenlenmiştir. Bu süre malın tesliminden sonra ayıbın ortaya çıkabilmesi için yeterlidir. Konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar için ise 5yıl öngörülmüştür çünkü konut veya taşınmaz mallar niteliği gereği daha uzun süre kullanımla birlikte ayıbın ortaya çıkabilmesi muhtemel olacaktır.
Sonuç olarak tüketici işleminin mevcut olduğu anlaşılan satım sözleşmelerinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uygulanacaktır. Bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde TBK ve diğer ilgili temel kanunların uygulanması söz konusu olmaktadır. Satıcının tüketici ile yaptığı satım sözleşmesinden sonra malın teslimiyle birlikte ortaya çıkan ayıplarda, tüketiciye tanınan dört seçimlik haktan birisi kullanılarak tüketicinin uğradığı zarar giderilmektedir. Ayrıca kanun koyucu ayıbı, açık ve gizli ayıp olarak ayırarak malın tesliminden sonra 6 ay içinde ortaya çıkan ayıpları malın teslimi esnasında da var olduğunu, 6 aydan sonra ortaya çıkan gizli ayıpların da öğrenildiği andan itibaren satıcıya bildirilerek zararın karşılanmasını hüküm altına almıştır. Tüketici hem satıcıya hem de malın üreticisine birlikte başvurarak zararının karşılanmasını talep edebilmektedir. Ayıp için öngörülen zamanaşımı süresi 2 yıl olarak belirlenmiş ancak taşınmazlara ilişkin 5 yıl olarak düzenlenmiştir. Bu sayede tüketicinin hakları koruma altına alınarak sözleşmeye aykırı hareket eden ya da aykırı hareket edebilme ihtimali bulunan satıcıya sözleşmede belirlenen ve kararlaştırılan nitelikte malı teslim etme yükümlülüğü getirilmiştir. Satılan bir malın kusurlu olabilme ihtimali her zaman vardır ancak satıcının bildiği ve tüketiciyi haberdar etmediği ayıplarda dürüstlük ilkesine aykırı hareket edildiği anlaşılacaktır. Bu aykırılığın sonuçlarına ilişkin açıklamalara da tüketicinin seçimlik hakları kısmında yer verilmiştir.