Uygulamada en sık karşılaşılan durumlardan biri de borca batık şirketlerin ortaklarının farklı şirket çatısı altında faaliyetlerini sürdürmeleridir. Bu her durumda muvazaa olduğu anlamına gelmemektedir. Muvazaanın ileri sürülemeyeceği hallerde yapılan hileli davranışların önüne geçilmesi, alacaklıların zararlarının karşılıksız kalmasının engellenmesi için doktrin görüşleri ve Yargıtay içtihatları ile geliştirilen iki farklı hukuki koruma mevcuttur. Bunlardan biri tüzel kişilik perdesinin aralanması iken diğeri organik bağdır.
Muvazaaya ilişkin açıklamalara bu çalışmada detaylı yer verilmeyecek olup muvazaanın dört şartı bulunmaktadır. Bunlar; görünürdeki işlem, gizli işlem, aldatma kastı ve muvazaa anlaşmasıdır. Ancak gizli işlem sadece nispî muvazaada yer almakta olup mutlak muvazaanın bir unsuru değildir. Bu durumda muvazaanın varlığı için yeni şirket, eski şirket ve üçüncü kişinin, hem kurulan sözleşmenin gerçek tarafının hem de üçüncü kişi tarafından devredilen malvarlığı ya da hakkın gerçek sahibinin eski şirket olduğu konusunda anlaşmış olmaları gerekmektedir. Ticari yaşamın unsurları dikkate alındığında ise çoğu zaman böyle bir anlaşma mümkün gözükmemekte; aksine şirket ile yakın ticari ilişkide bulunan üçüncü kişiler durumun varlığından dahi haberdar olmamaktadır.
Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması (Kaldırılması)
Kural olarak bir tüzel kişiliğin borçları nedeniyle sermaye şirketlerinin pay sahipleri ya da herhangi bir gerçek kişi bizzat sorumlu tutulamayacağı gibi başka bir tüzel kişilikte sorumlu olmayacaktır. Ancak zaman zaman tüzel kişiliğin iyiniyet kurallarına aykırı hareket ettiği durumlarda dürüstlük kuralı gereği tüzel kişilik perdesinin aralanması söz konusu olabilmektedir. Ancak hukuk sistemlerinde geliştirilen koruma mekanizması çok sınırlı hallerde söz konusu olmaktadır.
İçtihatlar dikkate alındığında tüzel kişilik perdesinin aralanması yolu ile üçüncü kişilerin sorumlu kılınabileceği haller; öz kaynak yetersizliği, hakim ortaklı şirketin varlığı ve pay sahipleri ile şirket malvarlığının birbirine karışmasıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanması üç şekilde mümkün olmaktadır. İlk halde, borçlu şirketin yanında hakim ortağın sorumlu kılınması söz konusu olur ki buna perdenin düz kaldırılması denilmektedir. Diğer halde borçlu pay sahibi ile birlikte tüzelkişiliğin sorumlu tutulmasına ise perdenin ters çevrilmiş kaldırılması denir. Son hal olan tüzel kişiliğin çapraz kaldırılması ise hakim şirketler ile bağlı şirketler söz konusu olduğunda gerçekleştirilmektedir. Perdenin çapraz olarak kaldırılması aynı hakim şirketler ile bağlı şirketler arasında geçerli olan bir uygulama olarak ortaya çıkmış olmakla beraber zamanla değişimler yaşanmıştır. Nitekim Yargıtay 19. HUKUK DAİRESİ 2005/8774 Esas, 2006/5232 Karar sayılı ve 12.5.2006 tarihli kararında uyuşmazlık konusu davada her iki şirketin ortaklarının ve yöneticilerinin aynı olması ayrıca aynı iş kolunda faaliyet göstermeleri sebebiyle şirketlerin ayrı tüzel kişilik savunmasına itibar etmemiş ve tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına hükmetmiştir.
Tüzel kişilik perdesinin aralanması kurumu ile sınırlı sorumluluk prensibinin istisnası sağlanmakta ve alacaklı üçüncü kişileri koruma amacı güdülmektedir.
Şirketlerin Organik Bağı
İşverenlerin, mevcut iş yerlerini kapatmadan şirketin malvarlığı yönünden içinin boşaltılması, farklı isimler veya adreslerde açtıkları şirketler aracılığı ile faaliyetlerini sürdürdükleri gözlemlenmektedir. Bunun sonucunda da alacaklılar şirketten alacaklarını karşılayamamaktadır. Böyle hallerde sorgulanması gereken husus iki şirket arasında organik bağın bulunup bulunmadığıdır. Aşağıda Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin organik bağın tespitinde dikkat ettiği unsurları ele alan iki kararı bilgilerinize sunulmuştur;
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi,2014/30224 Esas, 2016/1347 Karar sayılı kararından özetle;
“Organik bağ ilişkisinde işveren sıfatı olan tüzel kişinin, işçinin iş sözleşmesinden veya iş kanunundan doğan haklarını kullanmasının engellenmesi için temsilde farklı kişiliklere yer vermesi söz konusudur. Bu durumda tüzel kişinin bağımsızlığı sınırlanır ve organik bağ içinde olunan kişi ile özdeş kabul edilir. Bu anlamda; tüzel kişilik hakkının kötüye kullanılması, kanuna karşı hile, işçiye zarar verme (haklarının alınmasını engelleme), tarafta muvazaa (hizmeti kendisine verdiği halde başka bir kişiyi kayıtta işveren olarak gösterme) ve namı müstear yaklaşımı nedeni ile dolaylı temsil söz konusudur. Bu durumların söz konusu olduğu halde tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek işveren veya organik bağ içinde olan tüm işverenler sorumlu tutulmaktadır. Organik bağ, şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılır.”
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E.2015/9375 K. 2015/13938, 13.04.2015 tarihli kararında;
"Somut uyuşmazlıkta her ne kadar davacı, davalı ile dava dışı ve hakkında dava açılan ve talep edilen alacaklar yönünden kabul karar verilen F. şirket arasında asıl-alt işveren ilişkisi olduğu belirtilmiş ise de aynı zamanda davalı ile diğer şirketin aynı adreste faaliyet gösterdikleri, faaliyet alanlarının aynı olduğunu, davalının dava dışı F. şirketine fabrikayı kiraladığını, davalı ve bu şirketin çeşitli tarihlerde bir takım ana faaliyet alanları ile üçüncü kişilerden ihale ile iş aldıklarını, davacının bu işlerde çalıştığını, dolayısı ile davalının da alacaklardan sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı ve diğer şirketin ihale ile aldığı hizmetleri açıkça belirtmiş, tanık dinletmiştir. Kısaca davalı ile hakkında alacaklar yönünden karar kesinleşen F. şirketi arasında organik bağ olduğunu iddia etmiştir.
Organik bağ ilişkisinde işveren sıfatı olan tüzel kişinin, işçinin iş sözleşmesinden veya iş kanunundan doğan haklarını kullanmasının engellenmesi için temsilde farklı kişiliklere yer vermesi söz konusudur. Bu durumda tüzel kişinin bağımsızlığı sınırlanır ve organik bağ içinde olunan kişi ile özdeş kabul edilir.
Bu anlamda; tüzel kişilik hakkının kötüye kullanılması, kanuna karşı hile, işçiye zarar verme (haklarının alınmasını engelleme), tarafta muvazaa (hizmeti kendisine verdiği halde başka bir kişiyi kayıtta işveren olarak gösterme) ve namı müstear yaklaşımı nedeni ile dolaylı temsil söz konusudur. Bu durumların söz konusu olduğu halde tüzelkişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek işveren veya organik bağ içinde olan tüm işverenler sorumlu tutulmaktadır. Organik bağ ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılır.
Somut uyuşmazlıkta davalının dava dışı ve hakkında karar kesinleşen, ancak işçilik alacakları infaz edilmeyen Önermek şirketi ile aynı adreste faaliyette bulundukları, kira ilişkisi ile ayrı bir yerde bulunan faaliyet alanına ilişkin fabrikanın kiralandığı, birlikte veya ayrı ayrı faaliyet alanı ile ilgili iş yüklendikleri, davacının bu işlerde çalıştığı dosya içeriğinden ve özellikle dava dışı şirket ortağının tanık sıfatı ile beyanından anlaşılmaktadır. Davacı davalı ile dava dışı F. şirketi arasında organik bağı kanıtlamıştır. Davalının sorumluluğuna karar verilmelidir. Yazılı gerekçe ve hatalı hukuki değerlendirme ile davanın reddi hatalıdır."
Yargıtay 9.Hukuk Dairesi kararından da anlaşılacağı üzere organik bağın tespitinde Yargıtay kararları ışığında şekillenmiş bazı kriterlerin bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; şirketlerin ticaret sicilinde aynı adreste kayıtlı bulunmaları, ticaret sicil kayıtlarından şirketlerin ortakları ile diğer şirketin ortaklarının aynı olması veya iki şirketin ortakları arasında akrabalık bağının bulunması, faaliyet konularının aynı olması, temsilcilerinin aynı olmasıdır.
Kısaca özetlemek gerekir ise şirketlerin alacaklıların alacaklarını karşılıksız bırakma, alacaklılardan mal kaçırmak vb. amaçlarla yaptığı hileli davranışların dürüstlük kuralı gereği önüne geçilmesi amacı ile doktrin görüşleri ve Yargıtay içtihatlarıyla geliştirilen bu iki koruma mekanizması ile tüzel kişiliğin sınırlı sorumluluğu belirli şartlar altında genişletilebilmekte; alacaklıların menfaatleri korunabilmektedir.